| |
|
|
Şimdi konuşan sonsuza kadar da mı konuşacak?
Amerikan filmlerinden göre göre bizler de öğrendik. Evlenmeye karar veren genç çift, kilisede rahibin önünde dururlar. Rahip onları karıkoca ilan etmeden önce davetlilerden oluşan cemaate döner. -Bu evliliğe itirazı olan varsa şimdi konuşsun. Konuşmayacaksa sonsuza kadar sussun, der. Eğer film aşk komedisi ise, davetliler arasından bir erkek veya kız kalkıp, "Benim itirazım var. Çünkü damat (veya gelin) başka birini seviyor" diye bağırır. Böylece nikah töreni yarım kalır. Bu "İtirazı olan varsa şimdi konuşsun. Konuşmayacaksa sonsuz kadar sussun" uyarısı hep ilgimi çekmiştir. Çünkü sade beyazperde nikahları için değil, siyasi beraberlikler ve tüm toplumsal ilişkiler için de söz konusu olmalıdır bu uyarı. Örneğin bizim Avrupa Birliği ile nikah kıymamız konusu, neredeyse yarım yüzyıldır süren bir söz kesmenin ve nişanlılık döneminin sonunda, "Müzakere" aşamasına geldi. Bu süre boyunca bizden de onlardan da nikaha itirazı olanlar, her şeyi söylediler. Daha da ötesi nikah kıyılmasa da "Gümrük Birliği" ile, evlilik akdinin ekonomik çerçevesini ilgilendiren anlaşma gerçekleştirildi. Brüksel'de alınan "3 Ekim 2005 üyelik müzakeresinin başlama tarihidir" kararı ile de, Türkiye ve AB kol kola nikah masasına ilerlemeye başladılar. Bu yürüyüş ne kadar sürer bilemiyoruz. Kimine göre müzakereler 10-15 yıl sürecek, kimi de "Türkiye üzerine düşenleri hızla gerçekleştirirse süre kısalır " diyor. Ama görünen o ki, nikah masasına ilerleyen çiftte de, nikaha imza atacak bazı AB'li şahitlerde de, kamuoylarından oluşan davetlilerde de hâlâ kararsızlıklar ve "Sonsuza kadar susmamak" benzeri eğilimler var. En şaşırtıcı olanı Türkiye'yi 17 Aralık'ta Brüksel'de tarih almaya büyük bir kararlılıkla götüren Başbakan Erdoğan'da görülen kararsızlık. Sanki kendi isteği ile AB yolunda adım atmamış, birileri onu itmiş gibi davranıyor. Onun bu kararsızlığı siyasi ortamı da etkilemekte. Örneğin AB yolunda sivil demokrasiye verdiği destek dolayısıyla statükoculardan eleştiri almayı göğüsleyen Genelkurmay Başkanı Org. Özkök bile şimdi, siyasi içerikli konuşmalar yapmaya başladı. Oysa AB düzeninde askerler konuşunca, bu "AB'ye uyumsuzluk" biçiminde algılanıyor. TBMM çoğunluğu ise AB için harıl harıl Anayasa'yı değiştirirken, şimdi yasalara (Mesela TCK) AB'ye uymayacak maddeleri yerleştirmeye başladı. Kıbrıs konusunda Brüksel'de kabul edilen uzlaşma hâlâ tartışılıyor. Bu da Kıbrıslı Rumlara ve Yunanistan'a "Bu Türkler böyledir zaten" demek için koz veriyor. Mesela Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması, bir sakız gibi sadece ağızlarda çiğneniyor. Ve mesela hâlâ Baş Müzakereci ve uzman kadroları belirlenmedi. İşin özeti şu. Bu film Hollywood filmlerinden çok farklı. Sanki bunda nikah hiç kıyılmayacak ve herkes sonsuza kadar konuşacak gibi bir hava var.
|