|
|
|
|
|
|
'O Tanrı'nın meleği!..'
Mesihlik iddiasındaki Sabetay, acımasızlığıyla tanınan İzmir kadısı tarafından sorguya çağrıldığında, hemen herkes Sevi'nin 'kellesinin vurulacağından' emindi
'Götürün onu buradan! O Tanrı'nın meleği!..'
Mesihlik iddiasındaki Sabetay, acımasızlığıyla tanınan İzmir kadısı tarafından sorguya çağrıldığında, hemen herkes Sevi'nin 'kellesinin vurulacağından' emindi Ancak Sabetay'ın kadının yanından sapasağlam ayrıldığını gören müritleri, 'kadı'nın 'Bu adam Tanrı'nın meleği' dediği rivayetini yaymaya başladı.
Sabetay 1665 yılı Haziran ayının başlarında Gazze'den ayrılarak Kudüs'e doğru yola çıktı. Beraberinde giderek genişleyen bir grup vardı. Bu arada Sabetay Gazze'de kendisine eşlik etmek üzere 12 de haham seçmişti. Kudüs'e geldiğinde farklı tepkilerle karşılandı Sevi. Özellikle bazı Kudüslü hahamlar tarafından 'sultanlık hevesinde olduğu ve vergiler için toplanan yardım paralarını zimmetine geçirdiği' iddiasıyla Osmanlı kadısına şikâyet edilmişti. Sabetay Sevi sonunda 1665 yılı Temmuz ayında İzmir'e dönmek üzere yola çıktı.
GÖNÜLLÜ MUHAFIZLAR Sabetay İzmir yolunda ilerlerken onunla ilgili haberler kendisinden önce geçeceği yerlere ulaşıyordu. Safed, Şam, Halep Sabetay'ın gelişiyle birlikte tıpkı Kudüs gibi ikiye bölünüyordu. Çok sayıda Yahudi artık Sabetay'a fazla çekince duymadan bağlanıyordu. Sabetay'ın etrafındaki kalabalık arttıkça ona karşı çıkan hahamların sesleri de giderek kısılıyordu. Pek çok haham onun Mesih olduğunu kabul ediyordu. Mesihlik hareketi o kadar ilerlemişti ki cumartesi günleri sinagoglarda okunan dualarda, Osmanlı Sultanı'nın adının geçtiği yerde artık Sabetay Sevi'nin adı söyleniyordu. 1665 yazı sona ererken Sabetay Sevi üç yıldır ayrı olduğu İzmir'e döndü. İlk üç ay ortalıkta fazla dolaşmayan Sabetay çevresini saran ve onun gönüllü muhafızları olan kalabalıkla hemen dikkatleri çekiyordu.
TABULARI YIKAN 'MESİH' Bir süre sonra Sabetay ve müritleri ele geçirdikleri Portekiz Sinagogu'nda büyük bir ayin düzenlediler. Sabetay Sevi bu ayin sırasında Tanrı'nın söylenmesi yasak olan adı 'Yehuda'yı telaffuz etti. Aynı şeyi müritlerine de yaptırdı. Sıraya giren müritleri onun ayaklarına kapanıyor, o da onlara para ve kandil dağıtıyordu. Sonrasında abisi Elijah'ı Türkiye Kralı, kardeşi Joseph'i de Roma İmparatoru ilan etti. Karısı Sarah da 'ilk kadın peygamberdi'. Zaten ilerleyen günlerde bu paye dağıtımı giderek artacak, pek çok kişi kral ilan edilecekti. Sonraki günlerde Sabetay'ın yönettiği ayinlerde her seferinde bilinen Yahudi ritüellerinin dışına çıkılmaya başlandı. Örneğin Sabetay kadınları kürsüye çıkararak onlara Tevrat okutturuyordu. Çok geçmeden Sabetay İzmir'de tümüyle kontrolü ele aldı. Bu arada Sabetay'ın ünü beklenmedik bir hızla tüm Avrupa'ya da yayıldı.
'BEN KRALLAR KRALIYIM' Dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudiler arasında dolaşan mektuplarda, Mesih'in sonunda geldiği ve Yahudiler'i kurtuluşa götüreceği belirtiliyordu. Bu haleti ruhiye İzmir'de doruk noktasına çıkmıştı. Öyle ki artık Yahudiler çalışmayı bırakmış herkes kendini dine vermişti. Zenginliğin bir önemi kalmadığından herkes malını rahatlıkla paylaşır olmuştu. Yahudi inancına göre bekârların cennete gitmesi söz konusu olmayacağından şehirde küçük yaştaki çocuklar evlendiriliyordu. Sabetay müritleri hafta boyunca oruç tutuyor, gece yarıları ayin yapıyor, gün doğar doğmaz kalkıp günahlarından arınmak için çırılçıplak denize giriyordu. Olayın kontrolden çıkması karşısında Sabetay'a karşı çıkan Yahudi hahamlar durumu resmi makamlara yani Saray'a şikâyet ettiler. Aynı dönemlerde diğer dinlerde de sahte peygamberler, mesihler ve mehdiler ortaya çıkmış, bunların hepsi Osmanlı yönetimi tarafından ölümle cezalandırılmışlardı. İzmir'in Hıristiyan ve Müslümanlar'ı olan biteni biraz uzaktan ama alaycı ifadelerle izliyor, Sabetay'ın sonunun da böyle biteceğini düşünüyorlardı. Saray'a kadar gelen şikâyetler nedeniyle İzmir kadısından olayın iç yüzü ve Sabetay Sevi'nin niyetiyle ilgili soruşturma yapılması istendi. Zira şikâyetlerden biri Sabetay Sevi'nin "Ben Kralların Kralıyım" dediği ve Padişah IV. Mehmed'i tahttan indirip Osmanlı'nın yönetimini ele geçireceği şeklindeydi.
KADININ HUZURUNA ÇIKTI Kısa süre sonra Sabetay gerçekten de İzmir kadısının yanına çağrıldı. Hemen herkes bu görüşmenin sonucunu merakla beklemeye başlamıştı. Zira kimilerine göre bu ziyaretin sonunda Sabetay'ın kellesi vurulacaktı. Ama Sabetay'ın müritlerine göre o bir Mesih'di ve böyle bir şeyin olması mümkün değildi. Merakla beklenen ziyaret sonrasında Sabetay'ın hiçbir şey olmamış gibi kadının yanından sağ salim çıkması Sabetaycılar arasında mesihliğin delili olarak yorumlandı. Hatta bu konuda pek çok söylence doğdu. Buna göre Sabetay kadının karşısına geçip konuşmaya başladığında ağzından fışkıran alevler kadının sakalını yakmış, kadı ile Sabetay arasında ateşten bir sütun belirmiş, bunun üzerine dehşete kapılan kadı, "Götürün onu buradan! Korkudan elim ayağım boşaldı, bu adam etten ve kandan değil, Tanrı'nın bir meleği!.." demişti. Diğerlerine göreyse kadı, Sabetay'ın deli ya da meczup olduğuna kanaat getirmiş ve onu cezalandırmaya gerek görmemiştir. Ancak Sabetay'ın payitahtı ele geçirme iddiası burada da sonlanmayacaktı. 1665 sonlarında İstanbul'a gitmek üzere müritleriyle birlikte gemiye binen Sabetay Sevi, yolculuğunun sonunda aynı iddiayla bir kez daha yakalanacaktı.
Nevzat Atal
|
|
|
|
|
|
|
|
|