Rıza'nın kişilik dersi
İki gün üst üste "kimlik ve kişilik" üstüne bir şeyler mırıldandım. Sonra, önceki gün FenerbahçeBeşiktaş maçını izlerken, o "popüler futbol" boyutunda "kimlikler" ve "kişilikler" de gözümün önünden geçti. "Beşiktaşlı kimliği" ile maça giden taraftarların, "kimlik şiddeti, kişilik zaafı" eseri vapur, otobüs, çam, çerçeve vandalizmleri... "Fenerbahçe kimliği" ile Beşiktaş'a küfürler... "Beşiktaş kimliği" ile Fenerbahçe'ye küfürler... "Karşı kimlik" ten birini, sesinden, üstündeki formadan, atkıdan, şapkadan tanıyarak "sopalama" niyet ve gayretleri... Fenerbahçe tribününde, "Fenerbahçelilik kimliği" ile, Rıza Çalımbay'ın kökeni ve hayatının ilk kimliklerinden "kapıcı çocukluğu" nu aşağılamak üzere açılmış, faillerinin, ister zengin, ister yoksul kökenli olsunlar, "kişilik zayıflığı" yla imza attığı "Rıza Efendi, iki ekmek, bir süt" pankartı...
Derken, "kişilik"in "kimlik"in ötesine geçtiği, onu aştığı, onun sınırlarından, sınırlamalarından, körleştirmelerinden, şiddetinden kurtulduğu, futbol dünyasında anıtlaşan örnekler... "Türkiye futbol ligi"nde, takımın en zor anında, herkesin kaçınmaya çalışacağı bir durumda, kalecisiz kalmış kaleye geçmek için kendini yırtan üç "yabancı"; Mısırlı, Brezilyalı, Romen... Fenerbahçe seyircisinin, kendi sahalarında, kendi coşku ortamlarında, her şeye inat kazanan Beşiktaş'ı nihayetinde coşkuyla alkışlaması; kimliğin dar sınırlarını aşarak toplu bir "aşkın kişilik" göstermesi... Maçtan sonra, "Neticeden çok, Rıza'ya açılan pankarta üzüldük" diyebilen Fenerbahçe taraftarları... Ve Rıza Çalımbay... "Kapıcı çocuğu, hep Beşiktaşlı, Atom Karınca, Beşiktaş'ın Fenerbahçe'ye karşı en çok forma giymiş iki oyuncusundan biri, sadece Beşiktaş'ta oynamış, Beşiktaş tarihinde en çok maça çıkmış futbolcu, Beşiktaş Kaptanı, Beşiktaş Teknik Direktörü".
"Çok insan Rıza"nın, maç sonunda, "kimlik hırsı" ile "herkese geçirdik" basitliğinden tamamen uzak... Fenerbahçe'yi, Fenerbahçe seyircisini hiç suçlamadan, tam tersine överek, o pankarta verdiği "kişilikli" cevaplar. "Ben kimliğimden hiç utanmadım, yoksul bir kapıcı çocuğu olduğumu hiç saklamadım, okuyamadım ama kendimi de yetiştirdim" derken, izlediğim hayatı boyunca yüzünde tanık olduğumuz onurlu hüzünle, hüzünlü olgunlukla, ama "dimdik... insan ve vicdan dolu kişilik" le de futbol tarihine... Belki belki, pek yazılmayan, pek umursanmayan, "Bu ülkede kişilikli insan olma"nın tarihine de geçişi.
Bundan 72 yıl önce, yine bir Fenerbahçe maçında, yine Fenerbahçe stadında ve yine Fenerbahçe şampiyon olurken (muhtemelen yine olacak), üstelik Fenerbahçe'yi yenemediği, berabere kaldığı ve o yüzden şampiyonluğu da kaptırdığı gün... "Kara Kartal" olmuştu Beşiktaş. Büyük Beşiktaşlılardan Şeref Bey bir gün önce toprağa verilmiş, o maça Beşiktaş düz siyah forma giymiş, rakibinin acısına saygılı Fenerbahçe de forma üstüne siyah kurdele takmıştı. (Aktaran Vala Somalı). "90 dakikada 66 akın yapan" ama gol atamayan Beşiktaş'a "kartallar gibi saldırıyorlar" denerek o unvan verilmişti. Bu kez, daha iddiasız ama daha zor koşullarda, maçın sonlarındaki "kimlik" değil "kişilik" mücadelesiyle bir kez daha "Kara Kartal" oldu Beşiktaş. En çok da Rıza Çalımbay. Kimliğimizden ziyade, kişilikle onurlu bir iz bırakılacağını kanıtlayarak.
|