Başbakan arkadaşlarına "balık" derdi
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kendisini bir kediye benzeten karikatürist Musa Kart'ı mahkemeye vermiş. Üstelik dünyanın da tazminatını alacak. Peki, Başbakanımız futbolcu olarak kalsaydı, bu "kedi" benzetmesine tepki duyup mahkeme kapılarına kadar gider miydi? Hiç sanmam! Çünkü İETT'de oynarken, sağındaki Ayhan'a "balık", önündeki Mustafa'ya da (iri yarıydı) "kuzu" diye seslenirdi. Kendisini çok seyretmiş bir spor yazarı olarak görüşüm şudur; devam etseydi bugün belki Fenerbahçe'de oynar, kesinlikle bir lakabı olurdu. (İETT'deyken lakabı Hafız'dı...) Ama ben Başkanımız Erdoğan'ın futbolu bırakıp siyasete girmesinden son derece memnun oldum. Acaba futbolcu Erdoğan'ın lakabı ne olurdu? Zeki olduğu için "Tilki Erdoğan", sessizce oynadığı için "Kedi Erdoğan" veya geriden gelip kafayla gol attığı için de "Kartal Erdoğan" ismini takabilirdik. Benim eski ustalarım bu konuda uzmandı. Ben sadece Rıza Çalımbay (Atom Karınca), Metin Tekin (Sarı Fırtına), Feyyaz Uçar (Kibar) isimlerini yakıştırmıştım. Şimdi düşünüyorum da hoş yapmışım. Sayın Başbakanım da iyi bilir ki çok iyi kurtarışlar yapan kalecilere "kedi gibi" deriz. Dahası efsane kaleci Turgay Şeren'e "Berlin panteri" adını taktık. Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan sonra Hamburg'un kalesini koruyan ve Avrupa Kupası'nda ilk finali oynayan futbolcu olan Özcan Arkoç'a "Uçan manda" adı takılmıştı. Hatta geçenlerde Beşiktaş eski sporcular lokaline benim için mesaj bırakılmıştı. "Vural kim?" dedim. "Senin çok iyi arkadaşınmış Beykozlu ünlü futbolcu Köpek Vural'mış" dediler. Dedim ki: "Vallahi lakabını söylemeseydin seni tanımayacaktım." (Dikkat edin "it" değil...). Hasret giderdik. Ben de Vural'ı tanımayanlara şöyle dedim: "Beyler bu arkadaş öyle bir markaj yapardı ki Metin Oktay'ı bile ensesinden ısırırdı. Lakabı Köpek Vural'dı.." Bizim eski ustalarımız da isim takmıştı. (Bugün Başbakanımız Erdoğan'ı kediye benzetmek çok masum oldu...). Bedri Gürsoy'a "Ceylan", Vefalı Cemil'e "Katır", Beşiktaşlı Varol'a "Kedi", Fenerbahçe'nin efsane oyuncusu Fikret Arıcan'a "Kefal", Galatasaraylı efsane Nihat'a "Aslan", Galatasaraylı Mehmet Oğuz'a "Ördek", Eskişehirli Nuri'ye "Güvercin", Kasımpaşalı kaleci Mehmet "Keçi" gibi... Her dönemin kralı olan oyuncular aldıkları isimlerle özdezleştiler. Bakın kim bunlar: Taçsız Kral (Metin Oktay), Sinyor (Can Bartu), Baba (Hakkı Yeten), Arap (Yusuf Tunaoğlu), Kaptan (Sanlı Sarıalioğlu), İmparator (Ziya Şengül)... Efendim, affınıza sığınarak bir hikaye... Hani olaylar sarpa sarınca deriz ki, "Cafer sıçtı bez getirin". Bu yaşanmış olayı Fenerbahçe'nin ve Ulusal Takım'ın savunma oyuncusu Cafer Çağatay'dan dinlemiştim: "Ulusal Takımımız Fransa'da (1924) Olimpiyatlar'a katıldı. Burada ilk kez geri pası gördüm. Fransız oyuncu sıkışınca topu kalecisine geri veriyordu. Dedim ki, 'Türkiye'ye gidince yapayım da herkes öğrensin.' Galatasaray'la oynuyoruz, kalecimiz Nedim Kaleci'yi geri pas verdim. Geri pas şut gibiydi. Tabii ki gol oldu. Türk futbol tarihinde ilk geri pasın gol olmasından sonra sporseverler yorum getirdi. Cafer sıçtı bez getirin!...." MESAJ: Efendim memleketim Kahramanmaraş yemeklerinin, Gaziantep'ten daha nefis olduğunu yazdım. Çok itiraz aldım. Tamam, kabul ediyorum ki Antep tatlısına lafım yok. Peki sizin Maraş dondurmasına lafınız var mı? Öyle değil mi Ökkeş kardeş!!!!
|