Seksin adını koyan adam
Doktor Albert Kinsey, 20. yüzyıl tarihine damgasını basmış bir kişilik. Çocukluğumdan beri hep adını duyardım: Daha çok "Kinsey Raporu" biçiminde. Bu "rapor"un önce 1948'de yayınlanmış "Erkeklerin Cinsel Davranışları" ve bunu izlemiş "Kadınların Cinsel Davranışları" adlı iki temel kitap anlamına geldiğini sonraları öğrenecektim. Önce Harvard'da zooloji üzerinde çalışan bu kendine özgü bilim adamı, Indiana Üniversitesi'nde biyoloji öğretmeye başladığı yıllarda, özellikle öğrencileriyle yüzyüze yaptığı konuşmalardan yola çıkarak, Amerika gibi büyük ve çağdaş bir ülkede insanların cinsellik konusunda ne kadar sıkılgan, bilgisiz ve çaresiz olduklarını farkediyor. Cinsellik, bu temelde püriten toplumda hep bilinmezden gelinmiş, üzerinde konuşulması ayıp sayılmış bir olay. Oysa Kinsey farkediyor ki, o genç insanlarda bile büyük sorunlar var. Dinin, geleneksel ahlakın ve yasaların yasak saydığı şeyleri hemen herkes yapıyor ama kimse itiraf etmiyor. Bunun üzerine, ünlü soruşturmalarına başlıyor. Birkaç öğrencisi ve eski öğrencisi olan karısıyla birlikte, tüm ülkeyi tarıyor, ev kadınlarından bürokratlara, sokaktaki adamdan öğrencilere, eşcinsellerden fahişelere binlerce insanı konuşmaya ikna ediyor. Ve ortaya, Amerikan erkeği ve kadını, ama sonuç olarak tüm çağdaş toplumlar üzerine paha biçilmez yapıtlar çıkıyor. Film, son ayların birbirinden ilginç biyografileri arasında özel bir yer tutuyor. Carter Burwell'in benzersiz müziği eşliğinde, insanoğlunun en gizli yanlarına doğru yapılmış bir büyük yolculuk bu. Bu yolculuğun unutulmaz aşamalarından birinde, Kinsey kendi karmaşık cinselliğini de keşfediyor ve biseksüel bir asistanıyla yatağa giriyor. Bir diğerinde, son derece katı ve bağnaz bir Hıristiyan olan öz babasını bile sorguya çekiyor ve yaşlı adamın çocukluğundaki en gizli olayı öğreniyor. Film boyunca seksin insanoğlu için önemi kadar, cinselliğin nasıl hep bir sahtelik ve yalan duvarı ardında saklandığı da çok iyi beliriyor. Ama acaba Kinsey cinselliği biraz aşırı biçimde sayılara ve istatistiklere mi indirgiyordu? Ya cinsellikteki sevgi olayı? Ya aşk? Filmin sonundaki bir cümlesi, belki buna bir açıklama. Şöyle diyor: "Aşk ölçülemez. Oysa ölçüsüz bilim olmaz. Onun için aşkı hep dışarda bırakmayı seçtim." Evet, cinselliği araştırırken duyguları ihmal etmek, seksin ayrılmaz parçası olan aşkı unutmak... Belki Kinsey'in temel eksiği buydu. Ve belki biraz da bu yüzden 1950'lerin hoşgörüsüz Amerika'sı, onun çanına ot tıkadı, çalışmalarını engelledi. Ama eğer Kinsey olmasaydı, bugün en saklı konular üzerinde bile rahatça konuşma imkanımız olacak mıydı? Seksi tartışabilecek miydik? Bu çok güzel çekilmiş ve oynanmış film, bize sinemada ilk kez Kinsey'in dehasını ve önemini hatırlatırken, bu soru üzerinde düşünmeye de çağırıyor.
KINSEY Yönetim ve senaryo: Bill Condon Görüntü: Frederick Elmes Müzik: Carter Burwell Oyuncular: Liam Neeson, Laura Linney, Chris O'Donnell, Peter Sarsgaard, Timothy Hutton, John Lithgow, Tim Curry, Oliver Platt Fox filmi.
|