|
|
Büyüme hormonlu mu?
Ülkemizde 1980'li yıllardan beri büyümeyi gösteren milli gelirin artış oranları, belli bir trend yerine, iniş ve çıkışlar göstermektedir. Bu tür büyüme sağlıksızdır. 2000 yılında yüzde 6.1 olarak gerçekleşen büyümenin ardından, 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sonucu büyüme negatif olarak (12.3) gerçekleşince ekonomistlerle birlikte siyasetçiler de olumsuz yorumlar yapmaya başladılar. IMF ile imzalanan üç yıllık standby anlaşması sonucu alınan 20 milyar doların yanında, IMF ile kurulan sıcak ilişkiler sonucu uluslararası finans kuruluşlarının bakış açıları normale dönmüştü. Krizin etkilerini kısa sürede üzerinde atmayı başaran Türkiye ekonomisi 2002 yılında yüzde 7.8 olarak büyümesinin ardından 2003'te yüzde 7.2 ve 2004 yılında ise büyüme yüzde 9.9 olarak gerçekleşti. Yüzde 9.9'luk bir büyümenin ardından ekonomistler farklı iki yorum dile getirmeye başladı. Bazı ekonomistlere göre yüzde 9.9'luk büyüme gerçeği yansıtmıyor, tamamen hormonlu bir büyüme. Bazılarına göre de bu büyüme ülkeye istikrara kavuşturan sağlıklı bir büyümedir. Bu yorumlara Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener farklı bir yorum yaptı. Şener'e göre; büyümeyi eleştirenler ekonomiyi bilmiyor. Aslında büyümenin çok yüksek veya düşük olmasından ziyade gerçekleşen büyüme rakamlarının sürdürülebilir olması önemlidir. Büyüme bir yıl yüksek, ertesi yıl düşük veya negatif çıkıyorsa, buna sağlıklı büyüme demek mükün değildir. Son üç yıllık büyüme rakamlarına bakıldığında, bu büyümeye hormonlu büyüme demek haksızlıktır. Ancak ağır bir ekonomik krizden sonra belki üç yıl üst üste durgunluktan sonra yüksek bir büyüme gerçekleşmiştir. Zaten 2004 yılı için yüzde 10'luk büyüme öngörülmüştü. 2005 yılı için büyüme öngörüsü ise, yüzde 5'tir. 2005 sonunda bu hedef tutturulur ve daha sonraki yıllarda da buna benzer büyüme rakamları gerçekleşirse, sürdürülebilir bir büyümenin adımları atılmış olacaktır. Son üç yıllık büyüme rakamları hormonlu değil, sağlıklı bir büyümenin göstergesi olarak yorumlanabilir.
|