Kadın donuyla meşhur gazeteci....
Bizim gazetecilik mesleğinden meşhur olmak öyle sanıldığı gibi kolay değildir... Ahalinin bir kesimi, televizyon dizisinde gazeteci rolünü oynayanları gazeteci bellediğinden, ayrıca yazar çizerleri gazeteciden saymayı zul addeder... Hele ahalinin gözüne girmek, ünlü, anlı ve şanlı gazeteci olmak için, anaların doğurduğu tosuncukların, nazlı kızların yürekleri ne yanar bilir misiniz?.. Kılıç Ali, Malkoçoğlu Uğur ve Cin Demokrat Reha'dan oluşan bizim trio'nun pek şöhret derdi yoktur... Her birimiz kendi müstesna alanlarımızda şöhret sahibi olmuşuzdur...
Misal bendeniz, ilk önceleri Atina'dan savaş ha çıktı ha çıkacak derken, müstesna toplumumuzun cephedeki sesi olarak ünlenmişimdir... Sonra acı var mı acıyla başlayan, canlı yayında rüşvet verenden hesap sormayla süren, çok renkli ve çok soslu dönemeçlerden geçerek, şöhret basamaklarını çıkmışımdır... Diğer misal Kılıç Ali, aslında sessiz sakin bir çocukken, bir ayı, 31 çektireceğine, eksantrik olsun diye 32 çektirip, program yapan, bir adama özenip, aniden "şöhret de şöhret" diye tutturuverdi... Washington'lara falan gitti, iflah olmadı. .. Orada da paraleller üzerinden şöhret olmaya kalktı... Türkiye'ye geldi iflah olmadı... Hayatı paylaştı iflah olmadı, melul melul sabahlara kadar insanları dinledi yine iflah olmadı... Son zamanlarda gördüğü yerde türkü okuyor... Malkoçoğlu Uğur ise, ayrı bir fenomen... Ben doğduğumdan beri, adam şöhret... Zatı alileri hatırlamaz... 1.90'lık boyu ve Türkiye'yi ben yarattım diyen bir Herkül edasıyla Ankara Mithatpaşa'daki İnegöl köftecisinden içeri girdiğinde, ben ortaokul birinci sınıftaydım... Biz de Kolej'li veletler, Herkül'ün yemek yediği restoranda köfteekmek sırası bekleme şerefine ulaştığımız için, durumdan vazife çıkartır, "Uğur abiii... Uğur Abiii..." diye yanına seyirtirdik... Sonra zamanla ben de onun boyuna eriştim... Ve yan yana daha ağır ve oturaklı bir profil çizmeye başladık... Yani diyeceğim, Malkoçoğlu Uğur, ben doğduğumdan beri şöhrettir... Hani bazı insanlar vardır... Star olarak doğmuş denir... Malkoçoğlu Uğur da sanki şöhret olmak için doğmuş...
Bizim trio bir araya geldiğinde, genelde hep beraber etrafı bir süzeriz... Hani hangimiz daha bir şöhretiz kabilinden... Etraftaki uyanıklar da durumu sezdiğinden, birimize selam veriyorsa, ötekine de hemen yandan yanaşır... En değerli iltifatlarını ona da gönderir... Sonra da ötekine... Herhalde bakışlarımızdan aksi bir durumda maraz çıkacağını hissettiriyoruz etrafa... Eee kolay değil tabii... "Büyük meşakkatler çektik biz bu yollarda... Beraber ıslandık yağan yağmurda... Şimdi sıra geldi şampiyonluğa..." diyeceğim ama, Beşiktaş'tan dolayı dilim varmıyor.. Neyse... Biz böyle mutlu mesut trio biçiminde yaşarken, geçen bir gazetede fena halde asabımı bozan bir yazıyla karşılaştım... Yazının sahibi, zamanında "kadının donu yok" isimli bir yazı yazarak şöhret basamaklarını çıkmaya çalışmıştı... Bir ünlü kadın yazarla yaşadığı aşkı, "kadının donu yok" diyerek, müthiş edebi bir dille kaleme alan bu abi, bu yolla kısa süreli bir şöhret sahibi de oldu sayılır... Yazıya bakanlar, ünlü kadın yazarımızın donunun olmadığını diline dolayarak büyük gazetecilik yapmaya çalışan bu abinin, yazılarına nedense bir süre sonra pek rağbet etmez oldular... İşte ünlü kadın yazarlarla aşk yaşayıp, daha sonra onların donunun olmadığını anlatan o abi, benimle de ilgilenmeye başlamış bugünlerde... Hatta sigarayı kolay kolay bırakamadığından, cinsel performansıma da takar olmuş.. Ona tavsiyem... Bu konularla fazla ilgilenmesin... Ben donu olmadığını söylediği kadın yazarlara benzemem...
|