Evlilikte "Para"
Evlilikte en fazla problem para ile ilgili olarak doğar. Para konusu evliliğe girdiğinde, pek çok olumsuzluklar yaşanır. "Senin paran" "benim param" lafları eğer "bizim paramız" olarak telaffuz edilmezse, problem var demektir. Hele bunu söyleyen kadın ise, eh artık ayıklayın pirincin taşını. Bir erkek için, erkekliğine, kazancına, namusuna söz ederseniz, en büyük yanlışı yapmışsınız demektir. Erkekler bu konularda çok hassastır. Kazandığı paraya laf etmek, kendi kazancı ile karşılaştırmak; ikide bir paranın ondan çıktığını tekrarlamak cidden erkeği yaralar. Kadın içinde kocasından para istemek bir zulümdür. Az bırakılan para sorun olur; hesap sorulan harcamalar kırıcıdır. Öteki taraftan para verilen şahıs, erkek ise ve kadın ödüyorsa bu daha da kötüdür. Çünkü bir kadın için en sinir olunan husus erkeğe para vermektir. Kadınlar böyle durumlarda kocalarına saygı duymazlar, aşağılarlar, dırdır yaparlar ama en mühimi kin beslerler. Her vesile ile bunu da eşlerine karşı kullanırlar. Aralarına para ateşi düşen çiftler, birbirlerinden gizli para biriktirir, hesap açar, para kaçırır ve daha pek çok evliğin beklentisine uymayan şeyler yaparlar. Birbirlerinin ne kadar kazandığını bilmez; her türlü ödemeyi diğer tarafın yapmasını isterler. Bu dahi evlilikten ne kadar uzak bir husustur. Aynı evi, aynı yatağı paylaşıp; sen öde, ben öde kaygısına düşmek anlaşılır gibi değil. Hayat müşterektir. Başta da söylediğimiz gibi her şeyi paylaşmamız gerekir. Top kimin ayağına gelmişse onun gol atması lazım. Elde edilen, tüm ailenindir. Tarafların çok dikkatli davranması gerekir. Zaten aile fertlerinin kazancını, azdı çoktu bakmadan, bir çanağa koymalı ve artık, bizim paramız olarak, gereken yerlere harcanmalıdır. Zengin bir kadınla evli olan erkek genelde çok zor durumdadır. Herkes ona fırsatçı gözü ile bakar. Haksız yere jigalo muamelesi görür. Karısı asla böyle bir şeyi ona hissettirmese dahi; bu tip kocalar eşlerinin parası ile, hiç alakadar olmazlar. En tabii hakları olmasına rağmen, bunu bir gurur meselesi yaparlar. Halbuki zengin bir erkekle evli kadın böyle hissetmez. Zaten etraf da bunu normal kabul eder. İşin acıklı tarafı bu her şeyde böyledir. Uzun boylu kadın-kısa erkek; zengin kadın, zengin olmayan erkek, işi olan kadın işsiz erkek; maalesef hepsi evlilikte negatif etki yapar. Ya çevre, ya töreler, ya insan faktörü, ya erkeklik gururu ne derseniz deyin... Ama hayat denen realitede durum böyledir. Eşitlik konusunda olduğu gibi bunlar gizli, hayat, toplum konularıdır. Beğenelim ve beğenmeyelim durum budur. Para konusunda da gördüğünüz gibi beklentiler erkeğin parası olup, bunun harcanmasıdır. Peki yoksa ne olacak? Tek kusuru fakir veya zengin değil diye evlenmeyecek miyiz? Tabii ki hayır; ama çok da dikkatli olacağız. Her türlü olasılığı göz önüne alıp; olabilecek bazı tatsızlıklara karşı da kendimizi hazırlayacağız. Çok az bir ihtimal de olsa, paramızda gözü olan biriyle, şayet evlenmişsek ne yapacağız? Veya nelere bakmalıyız ki doğruyu görebilelim? Her şeyden önce bu faktörü nasıl algıladığını ve nasıl reaksiyon verdiğine bakalım. Pişkin mi, normal mi, aç gözlü mü, realist mi, rahat mı, abartılı mı nasıl davranıyor? Bu konu aranızda geçiyor mu? Erkeğin parasına uygun mu harcama yapılıyor? Evlenmeden önce hiç bu şartları düşündünüz mü? Benim imkanlarım şu kadar şimdi biz hangisini kıstas alacağız? Hepimiz artık biliyoruz "iki gönül bir olunca samanlık seyran olur" lafının fazla bir geçerliliğinin olmadığını. Eğer zengin kadına göre oturacak, yiyecek, içeceksek bunu baştan tespit etmemiz gerekir. Yok eğer benim bütçeme göre yaşayacaksak, o vakit bazı şeyler eksik, yok, yetmiyor diye sızlanmamak gerekiyor. Peki ne yapacağız? Aşağısı sakal yukarısı bıyık. Burada en güzeli realist davranmak. Her ay bütçemizi giderlerimize, isteklerimize, yaşantımıza göre ayarlamak. Daha sonra da, ben 2 sen 12 koydun demeden çanaktan harcama yapmak. "Bana pazardan, sana marka alışveriş yapılıyor" istediğim kadar harcarım, benim param değil mi?" "Benden harçlık isteyen erkekten nefret ederim" tarzındaki sözlere, sitemlere, kırıcı olmalara veya ezmeye hiç gerek yok. Bunlar evliliği un ufak eder. Daha sonra olacaklar, taa bu günlere dayanır. O vakit bizim paramızı yer, ama gönlünü başkalarına verir. İş ayrılma noktalarına geldiğinde, "Evdeki bütün eşyaları ben aldım hepsi benim" gibi ithamlara devam eder hala akıllanmayız. Bazen de zengin olmasa bile, eğer daha çok kazanıyorsa, karılarımıza için için kızarız. Öyle ya ben erkeğim, ben üstünüm, benim daha çok para kazanıyor olmam gerekir. Dünyanın kanunu bu! Erkek üstte olmalıdır. Çalışma desem? Nasıl geçineceğiz? O halde burada, bu konuda başım eğikse, ben de diğer konularda üste çıkarım. Nasıl mı? Bol bol karımı ezerek; hır gür çıkarıp sindirerek; fiziksel gücünü kullanıp korkutarak onu baskı altına alır, evimin kralı ben olurum. Astığım astık, kestiğim kestik olur, ego mu, kompleksimi, aşağılık duygumu böyle tatmin ederim. Peki ben böyle yaparak evliliğime ne yapıyorum? Karşımdaki kadını ezerek, ağlatarak, yardım etmeyerek, eziyet çektirerek evliliğimi nereye götürüyorum? Ah hele bir de benim işim yok, ama eşimin işi varsa? Bizi geçindiren eşimse? Ve alttan almaya çalışan, anlayış gösteren eşim, bir de bana habire bütün gün ne yaptığımı soruyor, iş arayıp aramadığımı merak ediyor veya bana iş bulmaya kalkıyorsa. Veya tam tersi her lafı veya sözü ile bana taş atıyor, saymıyor, iteliyorsa.
SEVGİ, ANLAYIŞ, ŞEFKAT Görüyor musunuz para, statü, iş ne önemli bir evlilik için. Bütün bu alınganlıklar, aşırılıklar ufak bir balans ayarı ile yola gelebilir. Karşılıklı güven, anlayış, sevgi, şefkat ile hiç kimsenin yanlış mecralara gitmemesi sağlanabilir. Dedim ya top kimin ayağında ise golü o atmalıdır. Neticede takımımız, evliliğimiz için, bu golü atıyoruz. Kadın, erkek fark etmez. Maksat ailemizdeki dengeyi rol değiştirsek dahi, birlikte korumamızdır. Evlilik Sanatı Selin Özkök Karacehennem 'le Evlilik Sanatı
PSİKOLOJİK DANIŞMAN Tel: (0212) 352 52 25 Tel: (0212) 352 52 26 Faks: (0212) 351 77 27
Selin Özkök Karacehennem
|