| |
Sir Eddington
Okan Bayülgen'in, "O kızla evlenecekmişsiniz" şeklindeki bir soruya verdiği cevap şahaneydi: "Evleneceğimden haberim yok!" Al bu lafı, üzerine roman yaz! Demeye getiriyor ki, "Doğrudur kardeşim, ortaya atılan magazin iddiasına göre sahiden evleniyor olabilirim. Ama benim bundan henüz haberim yok." Kiminle, nerede, ne zaman evleneceğimi bana da bildirirseniz, bundan ancak bahtiyarlık duyarım. Bizimkisi de o hesap. AB'ye gireceğiz. Çünkü adamlar bize müzakere tarihi verdiler. Fakat hiç de girecekmiş gibi görünmüyoruz. Ey Türkler! AB'yi giriyor muşsunuz? Vallahi haberimiz yok! Hepimizin ödünü patlatan yeni TCK' nın 2 ay ertelenmiş olmasını fırsat bilip hükümetle sıkı bir yağlı güreşe girişebilirdim ama ben yine tedbiri elden bırakmayıp, çobanın sevdiği keçiye bir tekme daha fazla vurması örneğinde olduğu üzere, sevgili halkımızı eleştirmeyi tercih ediyorum. İhtimal ki siyasi iktidarımız AB'ye girmek konusunda son derece istekli ve kararlıdır. Fakat halkımızın bundan ne kadar haberli olduğu şüphe götürüyor. Avrupa'ya ihraç edilmiş 300 ton bal geri gönderiliyor. Adamların baldan anlamadığından değil, tam tersi balların sahte çıkmasından ötürü! İçine motor yağı doldurulmuş zeytinyağı ihracatlarımızı da henüz unutmuş değiliz. Dışarıda vaziyet bu! İçeride ise Orhan Pamuk kitaplarının yakılması vaz ediliyor. Sanki Türk milleti Orhan Pamuk okumaktan bitap düşmüş de, tehlikeli fikirlere kapılacakmış gibi... Oysa, mesnetsiz ve yararsız mülahazalardır bunlar hep! Peki, neden böyle yapıyoruz, bizim kafamızın işleyişindeki sakatlık nerede? Kimyasal tepkimeye girdiği her türlü elementle inanılmaz bir inatla birleştiği için, tek başına ayrıştırılamayan Flüorin gazı ile Batılı kimyacıların meydan muhaberesi 150 yıl sürdü ve bu savaşta sayısız kimyacının önemli bir kısmı zehirlenerek sakat kaldı veya öldü. Aynı çağlarda biz yeniçerilerin çıkardığı isyanları bastırmakla uğraşıyorduk. Boş ver şimdi kimyayı derseniz, bir örnek daha vermeme izin isterim: Aynı dönemlerde, uzay problemleri ile uğraşan fizikçi Sir Eddington, Einstein'ın tezlerinin "aksini ispat etmek için" ciddi gözlemler yapmaya başladı ve sonunda ne oldu biliyor musunuz: Uzayda yol alan ışığın tıpkı Einstein'ın dediği gibi "eğildiğini" gözledi ve yüzyılın dahisine bir mektup göndererek, "Özür dilerim siz haklısınız, efendim" dedi. Bizim buralarda böyle konularla hiç uğraşılmadığı ve merak da edilmediği cihetle, daima katakofti işlerle vakit harcandı, harcanıyor. Bizim, içimizdeki herkesten uyuz kapmamızın nedenleri eskiye dayanıyor. 12 milyon yeşil kartlı yurttaşın içinde, toprak ağaları bile varmış ve bunlar saniyen vatan haini oluyorlar. Peki, yurttaşlarımıza yıllarca "Devlet, babanızdır" diyen biz değil miydik? O zaman vatandaşın devletin kendisini tedavi ettirmesini istemesi nasıl "etik harici davranış" olmuş oluyor? 3 milyon kişi devlette çalışıyor. Aynı devlette 200 küsur bin çaycı, odacı ve şoför var. Özel'de çalışan 18 milyon kişinin ise yüzde 51'i "kayıt dışı!" Koltukta 40 yıl oturan sendika ağası da bizim zihniyetimize göre, devrimci işçi lideri! Adamlar bize AB'ye gelin dediklerinde ne cevap vereceğimiz şimdiden belli: İnsan önceden bir haber vermez mi kardeşim!
|