kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
  » Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erden içindekileri dökmek için 20 sene beklemiş, yazık!
Erden içindekileri dökmek için 20 sene beklemiş, yazık!
Ölmüş biri için haksız bir eleştiri
Yılmaz'ın arkadaşını tokatladığı nerede görülmüş?
Yarın

Erden içindekileri dökmek için 20 sene beklemiş, yazık!

Yılmaz Güney'in iki günlük cezaevine naklediliş yolculuğunu anlatan 'Yolda' filmini izleyen Fatoş Güney tepki gösterdi: Bu film gerçeği yansıtmıyor. Yılmaz da anlatıldığı gibi biri değildi aramızdaki ilişki de... Erden Kıral, 'Yol' filmini ona çektirmediği için Yılmaz'dan intikam almış.

47 yaşında öldü Yılmaz Güney. 11 yıl bir cezaevinden bir cezaevine sürüklendi. 3 yıl yurtdışında sürgün hayatı yaşadı. Bu yıllar boyunca hep senaryo yazdı, film çekti. Türkiye'de adının ağza alınması bile yasakken, senaryosunu cezaevinde yazdığı 'Yol' filmi 1982 yılında Cannes Film Festivali'nde 'En İyi Film' ödülünü aldı. Yılmaz Güney, 'Yol' filminin senaryosunu hapishanede yazmıştır ve Erden Kıral 'Bayram' ismiyle filmin çekimlerine başlamıştır. Ancak Yılmaz Güney filmin çekimlerini durdurmuş, Kıral'ın çekmesini istememiştir. Ardından da Şerif Gören filmi tamamlamış, adı da 'Yol' olmuştur. Türkiye'de yaşayanlar 'Yılmaz Güney paranoyası' yüzünden uzun yıllar filmi izleyemedi. Ancak 17 yıl sonra; Fatoş Güney'in çabaları sonucu Türkiye'de gösterilebildi film. Ondan beş yıl sonra da Yılmaz Güney'le ilgili, ona dair ilk film çekildi; 8 Nisan'da da gösterime giriyor: Yolda... Filmin konusu Yılmaz Güney'in hayatı değil; bir cezaevinden diğerine nakledilirken geçen iki günlük bir yolculuk hikâyesi ve yaratıcı, sinema tutkunu bir adamın hapishane koşullarında sinema yapmaya çalışması... Biraz da ustayla çırak arasında geçen 'Filmi çekmemi neden istemedin abi' tartışması... Filmi, Yılmaz Güney'in o iki günlük yolculuğunun tanığı, hayat arkadaşı Fatoş Güney ve Yılmaz Güney'i canlandıran Halil Ergün'le birlikte izledik. Ancak film bittiğinde Fatoş Güney öfkesini dizginleyemiyordu. "Bu film gerçeği, beni, bizi yansıtmıyor" diyerek Yılmaz Güney'in filmde gösterildiği gibi 'karamsar, yılgın, umutsuz ve ailesiyle ilişkileri soğuk' biri olmadığını belirtti: Keşke çekerken bana bir sorsalardı!

* Filmi izlerken ne hissettiniz? Sizde nasıl bir duygu bıraktı? Her şeyden önce yapılan işe saygım var. Çok büyük özveriyle çekilmiş bir film olduğunu biliyorum. Ne hissettiğime gelince... Bu kadar bire bir bizi oynayacaklarını tahmin etmemiştim. Filmin içinde Erden Kıral'ın kendi hayatından kesitler de, karısıyla olan ilişkileri de var diye duymuştum. Fakat bu kadar bire birse insan daha farklı şeyler bekliyor...

* Mesela? Önce kendimden yola çıkayım. Beni canlandıran Yeşim Hanım'ın oyununu beğendim, yüzü çok duyarlı, kaliteli bir oyun çıkarmış ama beni yansıtmıyor.

* Nedir farklı olan? Her şey farklı! Yılmaz'la aramızdaki ilişki, diyaloglar, her şey çok farklı. Yani gerçeği yansıtmıyor, beni, bizi yansıtmıyor!

* Sizden yardım istenmedi mi? Hayır hiçbir teklif gelmedi. Aksine ben onlara teklif götürdüm! Defalarca 'Konuşalım, yardımcı olayım' dedim ancak karşılık alamadım. Üstelik beni bu kadar bire bir oynayacak oyuncuyla tanışmak, ona duygularımı, düşüncelerimi aktarmak, Yılmaz'la olan ilişkimizi anlatmak, onu oyununa hazırlamak isterdim. Yani bunu 'Müdahale ederdim, birtakım şeyleri değiştirirdim' anlamında söylemiyorum.

* Yılmaz Güney'le ilgili sizi hayal kırıklığına uğratan neydi filmde? Hayal kırıklığı bile değil, çünkü o Yılmaz Güney değil! Ne ben oradaki benim, ne de Yılmaz Güney oradaki Yılmaz Güney. Ben Halil'i gerçekten duruşuyla, bugüne kadarki düşünceleriyle, bunlardan taviz vermediği şekliyle çok takdir ederim. Benim dostumdur Halil ancak Yılmaz'ı yakından tanıdığı halde ona bu kadar uzak oluşu beni hayal kırıklığına uğrattı.

* Uzak derken? Yılmaz çok sıcak, çok sevecen, çok duygu dolu, bunları çok açık biçimde aktaran bir adamdı. En kötü şartta bile karamsarlığa, yılgınlığa kapılmayan, asla omuzlarını sarkıtmayan, somurtmayan bir adamdı. Ancak filmdeki Yılmaz Güney bezgin, yılgın, yorgun, umutsuz, kurtulmak istiyor, Türkiye'den de gitmek istiyor, hapishaneden de bıkmış... Filme göre hapishanede biri onu gammazlamış o yüzden İmralı'dan başka cezaevine naklediliyor. İmralı'dan ayrılma sebebi o değil ki! İmralı'dan ayrılırken İmralı Savcısı Yılmaz Güney'e ne demiş biliyor musunuz?

* Anlatır mısınız? 'Devlet içinde devlet olmaz, Türkiye Cumhuriyeti hapishanesi içerisinde bir cumhuriyet kurmuşsunuz, buna artık son verme zamanı geldi' demiş. Yani mahkumları örgütlediği, bütün idareyi ele geçirdiği, orada her şeyi kendi yönlendirdiği için nakledildi. Ben yaşayan bir tanığım; hiç olmazsa bana sorsalardı! Ben, 16 yıllık beraberliğimizin 11-12 senesini hapishanelerde yaşamış, onun ilişkilerine tanık olmuş biriyim. Niçin danışmadılar?

* Yani Erden Kıral; Yılmaz Güney filmini ona çektirmediği için intikam mı alıyor? Yazık ki 20 sene geçtikten sonra içinde biriktirdiği olumsuz duyguları dışa vurmuş. Hiç beklemezdim. Tabii ki bir yönetmen için bir filmin yarıda bıraktırılması demir leblebidir; onu anlıyorum.

* Yılmaz Güney'in neden filmi yarım bıraktırdığını biliyor musunuz? Bilmez miyim! Yılmaz Güney bir sosyolog gibi senaryo yazardı. Adamlar bulurdu, ellerine yüzlerce soru verirdi, fotoğraf makineleri verirdi, o filmin geçtiği bölgelere insanları gönderir, onlardan gelen cevapları alır, müzikleri dinler, fotoğraflara bakar karar verirdi. Örneğin 'Yol' filmi cezaevinde yanı başında yaşayan insanların hikâyesidir. Böyle olunca da tabii ki o gerçeklerin hayata geçmesini ister. 'Erden Kıral'ı cezaevine aldığım halde, ona tek tek koğuşları gösterdiğim halde bir cezaevi koğuşunu bile düzenleyememiş' demiştir. Bunu fotoğraflara, dialara bakarak gördü, dedi ki 'Böyle bir cezaevi koğuşu yok.

ŞİRİN SEVER

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Sokak çocukları artık top peşinde koşacak
 Festival yarın başlıyor
 Tavlamasını bilin
 Biri sakar biri seksi iki dedektif hikâyesi
 Çekim araları makyajla geçti
 Dizideki evliliği de sadece 24 saat sürdü
 Evlilik provası!
 Yardım için kolları sıvadı
 Paris Hilton korkutacak
 Saklambaç
 İmparator'un Yolculuğu
AYŞE ÖZYILMAZEL
Aslan gibi babanız hastalanırsa
Kızlar için baba gibi...
HAKAN & UTKU
İstenmeye gelen kızlar neden kahve yaparlar?
Bu damada...
AYŞE TÜTER
Lezzet Güneşi
Köfteli kereviz
Kerevizleri...
Depresyondaki anne adayına sezaryen şart!
Depresyondaki anne adayına sezaryen şart!
Uzmanlar, sağlıklı kadınları normal doğuma özendirirken, bazı kronik...
Sosyetiklere müjde
Sosyetiklere müjde
Fulya Eyilik'in sahibi olduğu Etiler'deki Ruhsal Gelişim...
Sezen'den büyük jest
Sezen'den büyük jest
Ünlü sanatçı Sezen Aksu, Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı'nın...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.