Çin, en büyük sektörümüzü orta şiddette sarsacakmış
Gerek istihdam gerekse ihracat yönüyle Türkiye'nin en büyük sektörü durumundaki tekstil ve konfeksiyon sektörü 2005 başından itibaren kotaların kalkmasıyla "Çin'in rekabetinden orta şiddette sarsılacakmış." Bu gürüşü İş Yatırım'ın 3. Geniş Açı toplantısına katılan Amerika'lı Çin uzmanı Dr. Nicholas Lardy ortaya attı. Sabah ve akşam iki kez dinlediğim Lardy'nin "Çin, Dünya ve Türkiye" hakkında söylediklerinin özeti şöyle: Çin'in büyümesi- 1978'den başlayan değişim ve büyüme döneminde Çin ekonomisi 12 kat büyüdü. Son 25 yılda başka hiçbir ekonomi Çin kadar büyüyemedi. Dünya ticaretinden aldığı pay yüzde 0.6 düzeyinden yüzde 7'ye çıktı. 1 trilyon 170 milyar dolarlık ekonomiyle Çin, ABD ve Almanya'nın ardından dünyanın üçüncü büyük ekonomisi haline geldi. Son 4 yılda dünya ekonomisinin büyümesine yaptığı katkı ise ABD'den daha fazla. Peki bu sürdürülebilir mi? Hükümet de ekonomiyi yavaşlatmak istiyor. Yüzde 89 bandında giden büyüme 34 yılda 234 puan kadar gerileyebilir. Ama 1520 yıllık uzun vadede Çin yüzde 89'luk büyüme eğilimini devam ettirecek. Yabancı sermaye katkısı- Çin yabancı sermayeyi çekmede çok başarılı. 2004'te 60 milyar dolarlık yabancı sermaye gelmiş. Bir çok Asya ülkesi Çin'i ihracat platformu olarak kullanıyor. Yabancı sermayenin yüzde 70'i imalat sanayinde. Bu açıdan çok libere bir sistem. Bunun yanında işgücü ucuz, eğitimli nüfus oranı yüksek ve altyapı da hazır olunca Çin, en çok yabancı sermaye çeken ülke oluyor. İmalat sanayinde üretimin yüzde 25'i yabancı sermayeli şirketlerden. 600 milyar dolarlık ihracatın da üçte ikisini, yani 400 milyar dolarını yabancı sermayeli şirketler yapıyor. Yatırım oranı yüzde 46- Ülkede yabancı sermaye girişi fazla ama yerlilerin tasarruf oranları da çok yüksek. 2004 yılında tasarrufların GSYİH'ya oranı yüzde 49.8, son beş yılın ortalaması yüzde 42.5. Buna bağlı olarak yerlilerin yatırımları da yüksek. 2004'te sabit sermaye yatırımları GSYİH'nın yüzde 46.6'sına denk geliyor. Dışa açıklık yüksek- Çin'in 1992'de 100 milyar dolar ihracatı 2004'te 600 milyar dolara çıktı. İthalatı da 536 milyar dolar. Dünya ticaretinde 1992'de yüzde 2.5 olan payı yüzde 7'ye yükseldi. İthalat ve ihracatının toplamı GSYİH'sının yüzde 70'i düzeyinde. Dünyanın dış ticareti en libere ülkelerinden birisi. Sektörel üstünlüğü- Çin tekstil, oyuncak, ayakkabı, bilgi teknolojisi, ofis ve telekominikasyon ekipmanında ağırlıklı. Bunlar ya emek yoğun ya da bilgisayarlar gibi montaja dayalı sektörler. Onun için Çin'in ithalatı çok yüksek ve serbest. Bu yönüyle ithalata kapalı bir politika izleyen Japonya ve Güney Kore'den farklı. Çin'in ithalatı Japonya'dan dört kat daha fazla. Dolayısıyla Çin parasının değerini artırsa bile, üretim için ithal edilen parçalar daha ucuza gelecektir. Bu durumda ihraç malları fiyatı, parasının değerlenmesi kadar artmayacak, daha düşük düzeylerde kalacaktır. Türkiye rekabet edebilir- Çin'in dünyayla entegre yapısı ve rekabet gücü çok büyük fırsatlar ve zorluklar yaratacaktır. Emek yoğun sanayileri olanlar, yüksek ücretli ekonomiler Çin'in yükselişinden zarar görecektir. Özellikle tekstilde Çin ile rekabet etmek çok zor, paralarını revalüe etseler (değerlendirseler) bile. Bunun için bir konsolidasyon bekliyorum. Kota ile korunmuş ekonomiler, yüksek ücretli Asya ve Orta Amerika ülkeleri kayıplı ülkeler olacaktır. Türkiye orta şiddette sarsılacak ama rekabet edebilecek. Çünkü önemli avantajları var. Pamuk yetiştiriyor. Coğrafi olarak Avrupa'ya ve pazarlara yakın. AB ile gümrük birliği var. Entegre, çeşitlendirilmiş ve yüksek katma değerli ürünler üretebilen tekstil ve konfeksiyon sektörü, Avrupa pazarına yönelik moda ürünlerle ayakta kalacaktır. Sektörün bir bölümü Çin'den gelen baskıyı hissetse bile, diğer bölümü yeni durumdan yararlanacaktır. Çin, Dünya Ticaret Örgütüne girerken 2008'e kadar üyelerin Çin mallarına kota koyma hakkını kabul etti. İnanıyorum ki, ABD bu yaz itibariyle kota uygulayacak. Türkiye ile farkı- Nicholas Lardy'nin söylediklerinden çıkardığım sonuç şu: Çin yabancı sermaye çekmesine çekmiş ama ülkede yerli tasarruf oranı da çok yüksek. Bunu da yatırıma dönüştürmüş. Türkiye'ye gelen yabancı sermayenin sanayi üretiminden yüzde 25 pay aldığını biliyoruz. Bu açıdan oran aynı. Türkiye'de eksik olan, yerli tasarruf ve dolayısıyla yerli yatırım. Bu da bize, işe nereden başlayacağımızı gösteriyor. Sonuç- "En güçlü olan, zayıf yanını herkesten iyi bilendir" Lemennais
|