 |  |
  |
|
Bazı diyaloglar, monolog kadar tek taraflıdır
Kamuya dönük mesleklerde ve tabii politikacılıkta da "Diyalog" ile "Monolog" sıkça karıştırılır. Örneğin siyasi parti lideri meydan mitinginde otobüsün üzerine çıkıp nutuk atar. Dinleyen kalabalığa sorular sorup bunların cevabını da kendisi verir. Sonra çevresine, "Halkla diyalog kurdum, rahatladım" der. Ya da üst dereceli bürokrat kendisine bağlı memurları toplayıp onlara talimat verir ve bunu da, "Kadromla diyaloğa girdim " şeklinde anlatır kendi amirlerine. Aslında monologları diyalog zannetmek kadar yanlış bir yaklaşım da, diyaloğun taraflardan birini susmak zorunda bırakmasıdır. Vatan gazetesi yazarları Başbakan Erdoğan'la diyaloğa girmişler. Ona sorular sorup, aldıkları cevapları da yayınlamışlar. Bu arada TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı'nın Kadınlar Günü'ndeki polisin davranışlarını eleştiren açıklamasına ve buna karşı Başbakan'ın gösterdiği tepkiye de değinilmiş. Vatancılar şu soruyu sormuşlar: - Siz iltifat toplamada en talihli başbakanlardan birisiniz. Son günlerde başta medya olmak üzere bazı çevreleri oldukça ağır şekilde eleştiriyorsunuz. Ne oldu, görüntünün arkasında bir şeyler var? Başbakan'ın bu soruya cevabı da özetle şöyle: - Aslında eleştiriye tahammülsüzlüğüm diye bir şey yok. Eleştiri belden aşağı olduğu zaman, bundan rahatsızım. Mesela TÜSİAD. Ben bunları medya aracılığıyla Ömer Bey'le (Sabancı) konuşmak istemem ama ben Ömer Bey'e kapımı açmış bir insanım. İstediği zaman telefon edip, benimle görüşebilen biriyken, kalkıp da ben yurtdışındayken yapmış olduğu bu açıklama sıkıntılı bir açıklamadır. Bu cevabı alan Vatancılar Ömer Sabancı'yı hafif harcayıp sorularını yinelemişler: - Sizin tabanınız olduğu gibi onun da tabanı var... Ona da hak verebilirsiniz... Başbakan da bunu doğru kabullenip diyaloğunu sürdürmüş: - Olmaz. Ben bugüne kadar tabanıma göre politika yapmadım. Benim farklılığım politikada biraz da buradan. Büyüklük neyi gerektiriyorsa, ülkenin gerçekleri neyi gerektiriyorsa bunu yapmak durumundayım. Eğer bunu yapmazsak bugüne kadar Türkiye'nin ödediği bedelleri ödemeye devam ederiz. Bütün bunları okuduktan sonra TÜSİAD Başkanı'nın veya herhangi bir sivil toplum örgütü sözcüsünün, ne yapması gerekir? Eğer Başbakan'ın kapısı ona açıksa ve telefon ettiği zaman Başbakan'la görüşebiliyorsa, hiçbir konuda kamuoyuna açıklama yapmamalı ve derdini sadece Başbakan'a anlatmalıdır. Bu şekilde elde edilen diyalog imkanı, sonunda TÜSİAD Başkanı'nı suskunluğa mahkum edecektir. Ama aynı durum Başbakan'ı da bumerang gibi vurmaz mı? Mesela Başbakan Cumhurbaşkanı ile konuşabiliyor ve bu yüzden de farklı düşündüğü konularda, kamuoyu önünde susması gerekiyor. Görebildiğim kadarı ile Başbakan Erdoğan çok seslilik ve sivil toplum örgütlerinin katılımı meselesini bir kez daha gözden geçirmelidir. Başbakan'la konuşabilenler kamuoyu önünde suskun kalırlarsa, o zaman sadece Başbakan'ın konuşma hakkının bulunduğu bir ortam doğmaz mı?
|