Küçük şeyler
Yazar Kıbrıs'tan bildiriyor! Siz okurken ülkede olucak ama. Birinci tekil şahısla devam ediyorum; Jasmine Court Oteli'nde 8 Mart Kadınlar Günü sebebiyle bi konuşma yaptım. Yola çıkarken İstanbul'da kar vardı; yavrucuk vatanda ise bir güneş, bir huzur... Off ki ne biçim. Ya bahçede koyunlar gibi çimene yayıldığımda yanıma kıvrılıp sırtını bana yaslayan kediye ne demeli? Beni hayvanat sevdiğinde daha mutlu oluyorum. Tipim böyle. Teşekkür ederim Pembe Patili Kedi... Annemi aradım "N'aber?" diye. Konuşmanın sonunda "Teşekkür ederim evladım aradığın için" dedi. Ağlamak geldi içimden. Hüzne kesti beden. Şu annelik ne menem bişey. "Köpekler ana olmasın" derdi anneannem. Kıbrıs'ta kimsenin telaş edesi yok. Sakin sakin takılıyorlar... Tek telaş yurdun çeşitli yerlerinden muhtemelen kumara gelmiş, yaşı kemale ermiş hanımların o her şeyin satıldığı "1001 Çeşit" mağazalarında yarattığı "Bundan bi tane daha var mı?" telaşı. Biz alışverişi nasıl da severiz. Ben, üzerinize örnek; alışverişi yasakla bana, nefes alamiyim sana bi insanım. Ama son yıllarda bir parça daha mantıklı oldum. İlk yurtdışına çıktığımda, alışverişten otele dönünce ensesinde "Made in Turkey" yazısı gördüğüm esvapların yarattığı moral çöküntüsünü unutmuş değilim... Aman neyse biz güzel "küçük şeyler"den söz edelim.
DENİZ KABUĞU TOPLADIM Yola çıkarken yanıma Üstün Dökmen'in "Küçük Şeyler" kitabını da almıştım. Uykuya dalmadan okuyacağım şeyin beni mutlu etmesi lazım. Sadece kabıyla bile beni mutlu etti kitap. Deniz kabukları resmi var kitabın kapağında. Birden içimden deniz kıyısına inip onlardan toplamak geldi. Pür neş'e indim sahile. "Bu benim, bu da benim" diyerekten topladım bir avuç. Mutlu oldum. Sonra Bülent Ortaçgil'in tribute albümü için söylediğim şarkıyı mırıldandım:. Küçük şeyler bizi savaştıran / Küçük şeyler bizi barıştıran / Küçük şeyler bizi yarıştıran / Hep küçücük şeyler. Düşündüm... Öyle. Küs olduklarım aklıma geldi; bazısı bana küsenler "küçücük şeyler"den... Aşktan çatlarken kuyruğu dik tutmak adına o kadar da belli etmeme salaklığımı düşündüm. Belki bu yüzden, sırf bu yüzden kaybettiğimi... Denize baktım; "mutedil dalgalı"ydı. İlişkilerimi düşündüm; çalkantılıydı. Annem, düğün dernek durumlarından bir baltaya sap olamadım diye üzülüyor. Mürüvvetimi görmek istiyor. Ay n'olurdu Gönül Yazar şerbetinde olsaydım evliliğe karşı. Bu arada Gönülcüğümün Semralar Kaynanası'na oturttuğu lafa hala "off be!" diyorum. Semra, eski kocayı Gönül'e kaptırıcam diye "Aman babaannem yaşında" tedbirsizliğinde bulununca Gönülcüm "Onun gibi genç olucaama benim gibi babaanne olurum"u gediğine koyuverdi. Birkaç satır yukarıda baltaydı, saptı diye tam kendimi kaptırayazarken birden yine "Gelin" di, "Kaynana"ydı, "Öpiim de Prens Ol" yarışması"ydı filana gevşedim güzelim Kıbrıs'ta bile. Halbuki ne güzel başlamıştı yazı; "Küçük Şeyler" diye... E yok, alışmadık bedende süs durmuyor. Böyle.
|