|
|
|
|
|
|
İstanbul'da Uluslararası Konvan
Cevat Rifat Atilhan gibi faşist eğilimli bir yazarın kurumu yeren kitabı Mason üstatlarını bazı önlemler almaya yöneltti. Eski üstat Server Yesari'nin hazırladığı savunma içeren "Franmasonluk'ta Milliyet ve Beynelmileliyet" konulu konferansı basılıp bütün üyelere dağıtıldı. Kurumun adındaki Yükseltme sözcüğünün bir saklama içerdiği düşüncesinden hareketle 1922'de ismi "Türkiye Yüksek Masonluk Cemiyeti" olarak yenilendi. Büyük Doğu da ismini Türk Yükseltme Cemiyeti-Türkiye Büyük Maşrıkı" olarak değiştirdi. Bu hazırlıkların, kurumun uluslararası ilişkilerini gizlilikten çıkarmak amacı güttüğü, üye oldukları Uluslararası Mason Birliği'nin Sekizinci Konvan'ını 5-13 Eylül 1932'de İstanbul'da düzenlemeye girişmelerinden anlaşılıyor. 24 ülkeden temsilcilerin katıldığı Konvan'ın kurumun meşruiyeti ve uluslararası saygınlığı açısından önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Atatürk'e gönderilen bağlılık telgrafı ve onun teşekkür cevabı da cesaretlerini artırdı. Bazı Masonlar basında Mahmut Esat'a "Şimdi ne yapacaksın" sorusunu yönelttiler. O da tekrar saldırılarına başladı. Dinsiz, ahlaksız suçlamaları tekrarlanarak ve buna yanıtlar şiddetlenerek 1932'de polemik devam etti. 1934 sonunda Masonlar Ankara'da Karpiç salonlarında merasim elbiseleri ve önlüklerini de takarak büyük bir balo verdiler. Aralarında Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras, Maliye Vekili Hasan Saka, Meclis Reisi Kazım Özalp, Ankara Valisi N. Tandoğan da vardı. Ancak 1935 Nisan'ından itibaren kurumun kapatılacağı hakkında haberler ortalıkta dolaşmaya başladı. 1935 Mayıs'ındaki CHP kurultayında parti programının 69. maddesine "Beynelmilel maksatlarla cemiyet kurulamayacağı, böyle amaçlıların Bakanlar Kurulu'ndan izin alması gerektiği" şeklinde bir kaydın konması işin sonuna gelindiğini kanıtlıyordu. Üstatlar Ankara'ya heyetler yolladılar. Dahiliye Vekili, Mason Şükrü Kaya ile temas ettiler. Yapılacak hiçbir şey yoktu. Kapatılmak yerine bütün mallarını Halkevleri'ne teberru ederek kendileri kapanmayı, "uykuya yatmayı" yeğlediler. Karar 9 Ekim 1935'de açıklandı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|