| |
|
|
Durdurun dünyayı, galiba inecek var!
Acaba "Çifte Standartlar Enstitüsü"nden sonra, bir de "İşleri Çığırından Çıkarma Enstitüsü"mü kuruldu sosyopatik dünyamızda? Ya da masallardaki tekerlemenin gerçek hayata uyarlanmasını sağlayacak bir proje mi başlatıldı? Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Dönüp arkamıza bakınca ne görelim. Meğer bir arpa boyu yol gitmişiz! Şu anda Başbakan Erdoğan'ın başta medya olmak üzere çeşitli kesimlere dönük suçlamalarının benzerlerini, geçmiş ve tükenmiş iktidarlardan da, askeri rejim sözcülerinden de binlerce defa duymadık mı? 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta da, "Birileri düğmeye bastı" veya "Bizi dış dünyaya jurnalliyorlar" benzeri cümleler havada uçuşmuyor muydu? Eski Yeşilçam'a ait bir öykü vardır. Bir yazar, elindeki senaryoyu, film yapımcısına getirir. Yapımcı "Şu anda bende bekleyen belki bin tane senaryo var" deyince, yazar itiraz eder, anlatır: - Benim senaryom bundan öncekilerden çok farklı. Zengin fabrikatörün yakışıklı oğlu, fakir ama güzel işçi kıza aşık oluyor. Ama zengin baba, oğlunu komşu fabrikanın sahibinin kızı ile nişanlıyor. Fabrikatörün oğlundan gebe kalan ve bir kız çocuk doğuran işçi kız, bunu duyunca intihar ediyor. Komşu fabrikanın sahibinin kızı ile evlendirilen yakışıklı gencin de bu evlilikten bir oğlu oluyor. Aradan yıllar geçiyor. Bebekler büyüyor ve birbirleri ile tanışıp, birbirlerine aşık oluyorlar. Sonra babalarının bir olduğunu yani kardeş olduklarını öğrenince, el ele tutuşup uçurumdan atlayıp intihar ediyorlar. Senaryonun özetini duyan yapımcı yazarı azarlamış: - Elimdeki bütün senaryolar bu anlattığınla aynı içerikte. Hani senin senaryon bundan öncekilerden çok farklıydı? Bunun üzerine yazar, müstehzi müstehzi gülüp, terslemiş yapımcıyı: - Tabii farklı. Benim senaryom ayda geçiyor. Siz de merak etmiyor musunuz? AB'den 17 Aralık'ta müzakere tarihi aldıktan sonra, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın vücut kimyası mı değişti? Avrupalılık senaryosunu bırakıp, yine eski Yeşilçam'a mı dönmeye karar verdi? Çevresinde "Yanlış yapıyorsunuz. Gerginlik iktidarlara yaramaz" diyen bir tane danışmanı yok mu? Mümkün olsa "Durdurun dünyayı, inecek var" diye Broadway müzikalindeki gibi bağıracağız. Ama bütün bunları yazmanın faydası yok. Çünkü Erdoğan artık gazete okumuyor. Zamanında Muhafazakar Winston Churchill, rakibi İşçi Partisi lideri Clement Atlee için, "O kuzu postuna bürünmüş bir kuzudur" demişti. Bizdekiler ise hep kurt postuna bürünmüş kurt olmayı yeğ tutuyorlar. Gazeteleri okumak yerine, onları masaldaki "Kırmızı Şapkalı Kız"ın yerine koyup, yemek istiyorlar. Uzun lafın kısası... Şu anda Başbakan Erdoğan'ın aşırı tepkisel söylemlerinin ne iç ne dış politikaya, ne de ekonomiye olumlu bir katkısı bulunabilir. Siyaset kırmak değil yapıştırmak üzerinde kurulu olması gereken bir meslektir. Toplumda farklılıkları vurgulayıp, aynı görüşte olmayanları kamplaştırmak kolaydır. Bu zaten oldum olası Türk siyasetinde böyle yapılıyor. Hüner farklı görüşlere ve eleştirilere karşı hoşgörülü olmaktır.
|