Sıcak para sarmalı korkutuyor
Ekonomi yönetimi ile siyasi iktidar arasında "yaman bir çelişki" yaşanıyor. Tartışmalar, "sıcak para" sendromuna odaklanıyor. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, bu nedenle "cari açık" özel gündemiyle toplantı düzenliyor. Merkez Bankası, Hazine ve Maliye bürokratları, "Endişelenecek bir durum" yok dese de soru işaretlerini tam olarak ortadan kaldıramıyor. Artan cari açık, giderek değerlenen YTL ile birleşiyor. Bu tabloya, iç ve dış çevrelerin pek de alışılmadık mesajları ekleniyor, zihinler bulanıyor. 17 Aralık Brüksel Zirvesi'nden sonra gerek AB gerekse ekonomi cephesinde "boşluk yaratıldığı" izlenimi taraftar buluyor. Erkan Mumcu'nun kabineden ayrılmasıyla başlayan sürecin, "Her hafta bir milletvekilinin istifasıyla Ak Parti Grubu'nda sinir testi"ne dönüşeceği konuşuluyor. Siyasi kıpırdanmaya, Avrupa Birliği yetkililerinin, "dayak tepkisi" eşlik ediyor. Hükümet, medyaya yüklenerek olayı geçiştirmeye çalışıyor. Tam bu sırada, TÜSİAD'dan gelen, "Sorumluluğu üstlenin" açıklaması gündeme bomba gibi düşüyor. Böylesi bir ortamda, Başbakan Tayyip Erdoğan ve yakın çalışma arkadaşlarının, "Birileri bizim için de düğmeye bastı" deyip demediği daha fazla önem kazanıyor. Bakanların kuşkusu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti ve IMF Temsilcisini yanına alarak, "3 yıllık yeni Stand by için anlaştık" demesinin üzerinden tam üç ay geçiyor. Rutin çalışma trafiğinin, "iş yapılıyormuş" gibi gösterilmesi artık ikna edici bulunmuyor. Merkez Bankası yönetimi haliyle tereddüde düşüyor. Faizleri, piyasaların beklediği hızda indiremiyor. Türkiye, "yüksek reel faizdüşük kur" kıskacına dolu dizgin giriyor. Ülke, kısa vadeli yabancı sermayenin "tatlı kar" arenasına dönüşüyor. Ekonomide bir süredir gözlenen ve tolere edilen bu tablo karşısında, puslu siyasi atmosferin etkisinde kalan bazı bakanlar şöyle düşünüyor: "Kurun düşük seyrinden Merkez Bankası memnun. Çünkü, enflasyon hedefinde rahatlıyor. Hazine memnun, borç stokunda ferahlıyor. Maliye memnun, bütçeden ödediği faiz azalıyor. Ama ara malı üreten yerli sanayii ağır yara alıyor. Yoksullukyolsuzluk denklemi çözülemiyor. İşsizlik azalmıyor!" Özellikle siyasi çevrelerde, kısa vadeli yabancı sermaye çokça sorgulanıyor. Merkez Bankası'nın, "Risk algılaması gören, döviz alır" yaklaşımı eskisi gibi kabullenilmiyor. "Dalgalı kur rejiminde spekülatif atak yaşanmaz. Kur yükselir, piyasa dengelenir" tezi de yatıştırıcı olmuyor. "Sıcak para aniden çıkarsa" korkusu, hükümetin ömrüne kadar varan senaryoları gündeme getiriyor. "Kur sıçrarsa enflasyon ve faizi peşinden sürüklemez mi?" sorusu, "Mali disiplin korunur, yapısal reformlar devam ettirilirse her türlü şokun üstesinden geliriz" açıklaması ile karşılanıyor. Ancak 2.5 yıllık istikrar dönemine, büyümeye ve enflasyondaki düşüşe rağmen işsize iş bulamayan hükümet, en küçük dalgalanmada, yüksek bedel ödeyeceğini biliyor. Teskin edici yorumlar Ekonomi bürokratları ise sermaye hareketlerindeki köklü değişimi, "güvenlik şemsiyesi" olarak sunuyor. Örnek olarak, 2004 yılı cari işlemler dengesi gösteriliyor. 15.6 milyar dolarlık açığa karşılık, 1.7 dolar doğrudan yatırım geldiği, portföy yatırımlarında 8.1 milyar dolar, diğer yatırımlarda ise 3.6 milyar dolar giriş gözlendiği anlatılıyor. Sıcak paranın oynaklık katsayısının azaldığı savunuluyor.
|