|
|
|
|
|
Amatörce hazırlanmış
|
|
Onursal Yargıtay Başkanı Selçuk: Yasa 1 Nisan'da asla yürürlüğe girmemeli.
"Ben Yargıtay Başkanı olsaydım, hemen tavır alırdım. Kesinlikle yüksek sesle çığlık atıp, 'Bu yasa yanlış' derdim."
"Yasanın dili perişan. Hazırlayanlar Almanca bildikleri için Alman sistemini getirmişler. Diğerleri incelenmemiş."
Yasayı aceleye getirdiler
Onursal Yargıtay Başkanı Sami Selçuk yeni Ceza Yasası'nı hazırlayanlara sert çıktı: Almanca bildikleri için Alman sistemini getirdiler. Dil perişan, dilbilgisi hataları çok fazla Selçuk hiçbir ceza yasası "6 ayda baştan hazırlanamaz" diyor ve ekliyor: Bu arkadaşlar henüz yeni, iyi niyetli. Ama maalesef iyi niyet işi parlak yapmaya yetmiyor.
Onursal Yargıtay Başkanı Sami Selçuk ile 1 Nisan'da yürürlüğe girecek yeni Ceza Yasası'nı konuşmak üzere buluştuk. Selçuk "Bir ceza yasasının en önemli öğesi dilidir. Yeni yasanın dili ise perişan" diyor ve ekliyor "Yorum açısından hâkimleri zora düşürecek maddeler var."
1 Nisan'da yürürlüğe girecek Ceza Yasası'nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kuşkusuz Türkiye yeni yasalar yapmalıydı. Ama zorunda değildi bu. Avrupa Birliği size yeni yasa yapın demez. AB şu yasaları çıkarın eskilerini atın demez, hak ve özgürlüklerin üzerinde durur. Yani batı demokrasisine girebilmeniz için belli bir düzeye gelmeniz gerek. Bunu örseleyen hükümlerin hepsini düzeltirseniz ya da kaldırırsanız uygulama da o doğrultuda yürürse sonuç alırsınız.
Türkiye yeni yasa yapmalı mıydı? -Elbette. Ben de istiyordum. Yürürlükteki Ceza Yasası o denli çok değiştirilmişti ki, özgün özelliğini yitirmişti. Çelişkileri ve eksikleri vardı. Çağın getirdiği ve reddettiği bazı suçlar vardır. Örneğin zina. Anayasa Mahkemesi iptal etti. Ama isteyenler vardı. Mahkeme de zaten süre vermişti, yeni düzenleme için. Bunların kaldırılması gerekiyordu. Sonuçta iyi niyetlerle bir yasa hazırlanmıştır. Ama eksikleri, yanlışları çoktur. Üzgünüm.
En önemli eksiği nedir? -Rahmetli Sulhi Dönmezer'in döneminde bana da çağrıda bulundular. Ancak ben katılma koşullarımı söyledim. Böyle bir yasa hazırlanırken beş dilden beslenilmeli. Yargıtay ve bakanlıklardan eşit sayıda kişi katılmalı. Ayrıca biz yasaları yaptıkça hazırlanan kesimler kamuoyunun bilgisine sunulmalı, eleştirilerden yararlanılmalıydı. Olmadı. Ben de katılmayı reddettim.
ALTI AYDA YASA HAZIRLADILAR Doğrusu bu mudur? Diğer ülkelerde böyle mi yapıldı? -Bütün dünyada böyle yapıldı. Fransa'da, Almanya'da, İspanya'da böyle yapıldı. Niye ilkin Fransa'yı örnek gösteriyorum? Çünkü Fransızlar kapalı bir toplumdur, kendilerinden başkasını kolay kolay beğenmezler. Fransa'da ceza yasası 18 yılı fiili olarak aralıksız çalışılarak hazırlandı. Kamuoyuna sunuldu, tartışıldı. Ceza Yasası, Almanya'da 20, İspanya'da 30 yıl sürdü. İspanyollar dünyanın en iyi yasasını yapmayı başardılar. Niyetiniz ne denli iyi olursa olsun, başarılı bir yapıt, bu kadar kısa sürede olmaz. Yani bizim yasalar 6 ayda hazırlandı. Bu hukuk bilincinden ne denli uzak olduğumuzun çürütülemez bir kanıtıdır.
İdeali nedir? Yani sıfırdan ceza yasası yazmak mı yoksa yasanın üzerinde revizyonlar yapmak mı? -En kalıcısı yeniden yapmak. Ama bu kadar kısa sürede bu mümkün değildir, işin doğasına aykırıdır. "Bunu ben yaparım" dediğiniz zaman şu gerçek ortaya çıkar, siz hukuk bilincine ve yasa yapma bilincine sahip değilsinizdir. Ben dedim ki "Eğer çok acele ediliyorsa Atatürk'ün yaptığını yapalım, dünyanın en iyi yasasını bulalım, onu alalım."
Dünyanın en iyi yasası hangisi? -Şu anda İspanyollar'ın. Bakın, o dönemde de itiraz etmiştim. Bizde yasayı hazırlayan hangi dili biliyorsa o ülkeden yararlanılıyor. Rahmetli Dönmezer Fransızca biliyordu. Ondan sonraki yeni arkadaşlar sadece Almanca biliyorlar. Böylece ne çıktı ortaya? Türkiye Osmanlı döneminde Fransız sistemini denedi olmadı, İtalyan sistemini denedi yine olmadı. Aslında İtalyan sistemi başarılı olabilirdi. Ama İtalyanca bilenler yoktu üniversitelerde. Fransızca bilenler Fransız sistemine göre yorumladıkları için başarı sağlanamadı. Şimdi İtalyan sistemini bıraktık ve Alman ağırlıklı sisteme geçtik.
Yani Alman sisteminin seçilmesi sadece hazırlayanların Almanca bilmesinden ötürü mü? -Sanırım öyle. Aslında beş dilden beslenmemiz gerekiyordu. Şimdi kim hangi dili biliyorsa, ona göre yasa hazırlıyor ve yorum yapıyor. Ona göre yorum yaptığı için de ne derece başarılı olabileceğini kestirmek güç. Ben hiç umutlu değilim.
YASADA DİLBİLGİSİ HATASI ÇOK En büyük eleştiriniz nedir yasayla ilgili? -Her zaman söylediğim bir şey vardır, ceza yasaları Behçet Necatigil'in diliyle yazılır.
Yani... -Hiç fazla sözcük yoktur. Orada tek bir sözcüğü atamazsınız. Yeni bir sözcük de ekleyemezsiniz. Ceza yasaları diliyle yürürlüktedir. Metin son derece önemlidir. Nitekim yeni yasada çapak maddeler ve sözcükler, dilbilgisi yanılgıları var. İkinci maddesinde örnekseme (kıyas) yasağı getiriyor. Tek cümleyle yazılacak şeyi iki cümlede anlatabilmiş. Stendhal'e sormuşlar "Niye bukadar güzel yazıyorsun?" diye. "Çünkü" demiş. "Her gün kalktığım zaman ilk işim bir din kitabı okur gibi, Fransız Medeni Yasası'nı okumaktır." Dil çok önemlidir, yasalarda. Bir tek sözcüğü harcayamamalısınız.
Bizim yeni yasanın dili nasıl? -Kavram, terim, sözcük karmaşası var. Terim birliği yok. Belli ki biz kendi dilimizi bilmiyoruz. Bakın somut bir örnek vereyim. Birinci maddeden başlayalım. Bir kere birinci madde son derece gereksiz. Çünkü bir iddia ile ortaya çıkıyor. Amaçtan söz ediyor. Ama hem amaç var hem de konu. Amacına bile ulaşamamış. Yorumda kullanılacak ama, Yasanın içeriğini kucaklamaktan aciz. Maddenin başlığı da, içeriği de yanlış. Böyle bir madde Rusya'da da var. O da "Ben artık demokratik rejime geçtim" mesajı vermek istemiş de ondan. Onlarınki de başarılı değil. Hukukta tanım tehlikelidir. Amacın tanımı da böyle.
OKUDUKÇA DEHŞETE DÜŞÜYORUM Tabii siz hukukçu gözüyle, teknik konuşuyorsunuz, ama anladığım kadarıyla bizim yeni Ceza Yasası son derece amatörce hazırlanmış. -İster amatör deyin, ister... Ne derseniz deyin. Bir örnek daha vereyim, ikinci maddeye bakın. İkinci maddenin ikinci fıkrasında idarenin düzenleyici işlemlerine suç ve ceza konulamaz diye yazıyor. Siz hiç "suç koymak" diye bir şey duydunuz mu? Suç ve ceza öngörülemez denmeliydi. Anlatım yanlış ve hemen hemen bütün maddeler böyle. Anlatım kakofonik. Üçüncü madde de daha komik bir şey var. Ne diyor? "Fikir ya da düşünce" diyor. Gördünüz mü böyle bir şey? Fikir zaten düşünce demektir. Görüş ya da düşünce diyebilirdi. Altınca maddede sözgelimi "vatandaş, çocuk" vb için "deyim" diyor. Sorarım size vatandaş deyim midir? Vatandaş sözcüktür, kavramdır. Deyim diye 'kurtlarını dökmek" gibi anlatımlara denir. Bu yasa öncelikle Türkçe'ye egemen değil. Hemen her maddede anlatım bozuklukları var.
Yasalar zaten zordur, böylesine bir kavram karışıklığıyla ne olacak peki? -Dehşete düşüyorum. Ben öğrencilere bir yasa nasıl yazılmamalıdır üzerine konuşuyorum bunu örnek göstererek. Avrupa Konseyi'nin tavsiyelerine hiç uyulmamış. Bir başka örnek daha sekizinci maddede "fiil" demiş. Buradaki fiil başkadır, ceza hukukunda hareket başkadır. Yorumda bunlar çok ama çok önemlidir.
Bu yasayı hazırlayan hukukçuların bu temel kuralları bilmemesi mümkün mü? -Aceleye getirirseniz böyle olur işte. Altı ay içinde yaptılar altı ay sonra da yürürlüğü sokuyorlar. Buna kimsenin hakkı yoktur. Örneğin Fransızlar 1992 yılında ceza yasasını yayımladı. Yürürlük tarihi 1994'tür. Kaldı ki özünü değiştirmediler yasanın. Biz kalkıp bir sistemden ötekine geçiyoruz hemen yürürlüğü girsin istiyoruz. Japonlar 1870 yılında Fransız Medeni Kanunu'nu Japonca'ya çevirirken alfabelerine harf eklediler. Ünlü hukukçuları çağırıp ders verdirdiler. Eğitim altyapısını hazırladılar, ondan sonra reform yaptılar.
HAZIRLAYANLAR ACELE ETTİ Bir ülke için ceza yasası niye bu kadar önemlidir? -Çünkü özgürlüklerle ilgilidir. Bir ceza yasasının özüne baktığınız zaman bu ülke özgürlükçü rejime sahip mi değil mi hemen anlarsınız.
Yeni yasa bireyin özgürlüğü açısından iyi bir noktada aslında. -Evet. Bireylere karşı suçları başa almışlar, devlete karşı suçları sona. Yapılan doğrudur çünkü ceza yasaları demokratik sistemi takip etmelidir. Tekrar ediyorum Ceza Yasası iyi niyetle hazırlanmıştır, ama her iyi niyet sizi doğruya götürmez.
Türkiye'nin ceza yasası iki doçentin, Adem Sözüer ve İzzet Gönenç'in eline kaldı diye eleştiriler de var. -Var. Bu arkadaşlar yalnız bununla da kalmadı. Dil zaten perişan. Gerekçeye bakıyorsunuz, gerekçede temel kusurlar var. Mesela diyor ki, "Metin içine şu ibare konulmuştur." Metin içinde ise öyle bir ibare yok. Neden biliyor musunuz? Çünkü o metni rahmetli Sulhi Dönmezer kaleme almış. Onun metninde o ibare var ama gerekçeyi değiştirmeyi unutmuşlar.
Nasıl olur böyle bir şey? -Bir örnek daha vereyim. En önemli maddelerden bir tanesi teşebbüs maddesidir. Ne diyor? Gerekçede "uygun hareketler" kavramı metne dahil edilmiştir. Maddede bu deyiş yok. Aceleye geldi bütün bunlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|