|
|
Merkez Bankası'nın müdahaleleri ve sonuçları
Geçen hafta Merkez Bankası'nın iki müdahalesini izledik. Önce gecelik faizleri bir puan indirdi. Sonra, dövize alış yönünde müdahalede bulundu. Faiz indirimi enflasyonla ilişkiliydi. Merkez Bankası elde ettiği verileri değerlendirdi. Bir puan indirim kararını verdi. Yaptığı açıklamada, faiz oranları hakkında aldığı kararların hiçbir şekilde enflasyon dışında kalan değişkenleri etkilemeyi amaçlamadığını da belirtti. Bununla kastettiği, cari açık, kur ya da herhangi bir değişkenin "doğrudan değil, gelecek dönem enflasyonu konusunda içerdiği bilgi varsa" faizle ilgili verdiği karara dahil edildiğiydi. "Eğer cari açık, kur ve diğer değişkenlere ilişkin bilgiler, bunların gelecek dönemde fiyat artışlarını etkilemeyeceğine işaret ediyorsa faiz kararında dikkate alınmaz" görüşü bir kez daha dile getiriliyordu. Faiz ve enflasyon Burada Merkez Bankası haklıydı. Enflasyon hedeflemesine dayalı para politikası uygulayan merkez bankalarının elindeki en önemli aracı faizdir. Faiz oranı enflasyon hedefine ulaşmak için kullanılır. Başka bir şey için kullanılmaz. Merkez bankaları, 'Bir yıl sonra fiyatların düzeyi ne olacak?' sorusunun yanıtına göre faiz oranını belirlerler. Eğer faiz oranını döviz kurunun düzeyini belirlemek, veya cari işlemler açığını düzeltmek veya başka nedenlerle kullanmak isterseniz, o taktirde para politikasının şeklini ve amacını değiştirmeniz gerekir. Yok, düşük düzeyde fiyat istikrarını sağlamak için enflasyon hedeflemesine dayalı para politikası uygulayacaksanız, bunun kuralı yukarıda açıklandığı gibidir. Burada bir gerçeğin altını daha çizmek gerekir. Finansal sistemdeki dış ve iç sıcak para sadece reel faizler yüksek diye oluşmaz. Başka nedenleri vardır. Nitekim, Türkiye'de, son on beş yılda ortalama % 25 reel faiz varken bugünkü kadar sıcak para yoktu. Halen reel faizler % 78 düzeyinde bulunuyor. Bu seviye, son 15 yılda, 2000 yılı hariç, en düşük reel faizlerin olduğu dönemdir. Buna karşın, sıcak para oluşumu giderek artmaktadır. Dövize müdahale Merkez Bankası'nın dövize müdahalesine gelince, 2 milyar dolara ulaştığı söylenen işlem sonunda gördük ki, döviz fiyatı kuruşlar düzeyinde yukarı hareketlendi. Dalgalı kur rejimlerinde dövize alım ya da satım yönünden müdahaleler ters yönde hareketi beraberinde getirir. Müdahale, şartlar değişmemişse, bir süre sonra dövizin düzeyi "istenen yönün" tersine çevirir. Bu gerçek defalarca yazıldı, söylendi. "Müdahale birkaç milyar dolar olsaydı, durum başka olurdu" görüşünü dile getirenler bu basit gerçeği yazık ki, gözden kaçırıyorlar. Dalgalı kur rejiminde, işlerin iyi gittiğini düşünen piyasa varsa, ülke Avrupa Birliği gibi geleceğini belirleyen bir çıpaya sahipse ve eksi enflasyon da olmuyorsa iç para diğer ülke paralarına kıyasla değerlenir. Bundan kaçamazsınız. Türkiye şartlarında çözüm için iki yol var. Birincisi, Merkez Bankası'nın, gerekçelerini belirterek, "rezervlerimi arttırmaya karar verdim" diye yeni bir politika benimsemesi ve günlük ya da haftalık döviz alımlarını oldukça üst sınırlara taşımasıdır . Bunun sorunu, piyasaya döviz alımı nedeniyle çıkacak fazla para emilmesi ve bunun maliyetine Hazine'nin katlanıp, katlanmayacağıdır. Sisteme çıkacak fazla likiditenin her gece çekilmesi işlemleri, para politikasının etkinliğini kuşkusuz azaltacaktır. Ayrıca, IMF'nin ikna edilmesi de gerekecektir. İkincisi, YTL ve döviz vadeli işlemler piyasasının kurulması ve gelecek için döviz fiyatı ve faizler konusunda bir fikir sahibi olunmasıdır. Piyasa oyuncularına dalgalı kur rejiminde fiyatlar konusunda yol gösterir. Reel sektörü de ani döviz dalgalanmalarına karşı sigorta eder. Sistemin etkin bir biçimde işlemesinin de zaman alacağını baştan hesap etmek şarttır.
|