Merkez'in en kritik faiz kararı
Merkez Bankası'nın Para Politikası Kurulu bugün toplanacak ve faizi indirip indirmeme, indirirse oranını tartışacak. Son kararı Merkez Bankası Başkanı verecek ve karar yarın sabah açıklanacak. Bu açıklamadan hemen sonra Başkan Süreyya Serdengeçti Adana'dan başlayarak üç gün üstüste üç şehirde konuşacak. Sanki Merkez Bankası'nın söyleyeceği yeni bir şeyler var gibi bir izlenim doğuyor. Benim görebildiğim kadarıyla faiz kararının dört ana boyutu var. Karar büyük ölçüde bu dört konu etrafında verilecek.
Enflasyon boyutu Bu boyuttan bakınca, ocak ve şubatta iki aylık veriler yüzde 0.57'lik artışla müthiş düşük rakamları işaret ediyor. Yeni kur endeksi enflasyonu daha yaygın ama daha gerçekçi ölçüyor. Yurtiçi talepteki durgunluk yanında kurlardaki gerilemenin maliyetlerde yarattığı düşüş, ithal malların yarattığı rekabet bu başarıda önemli rol oynuyor. Enflasyona bakınca, faiz düşüşü sanki bir zorunluluk gibi. Merkez Bankası da faiz kararlarında asıl enflasyona baktığını belirtiyor.
Kur boyutu Kurun geldiği boyut da faizin düşüşünü gerektiriyor. Yüksek reel faizler döviz arzının en büyük iki nedeninden biri. Kur şimdiye kadar Merkez Bankası'nın yaptığı müdahale sınırlarını da aşağı yönde kırmış durumda. Dün itibariyle bir dolar ve 0.77 Euro'dan oluşan döviz sepetinin değeri 2.526 YTL'ye indi. Şimdiye kadar da müdahaler 2.600 civarından geldi. Son günlerde müdahale edilmemesi, Para Politikası Kurulu'nun kararını beklemekten ve belki de yeni bir yaklaşım ortaya koymak istemekten kaynaklanıyor olabilir.
Cari açık boyutu Sermaye girişine ve yurtiçinde döviz arzına bağlı olarak kurun düşmesi, bugün rekor düzeye ulaşan cari açığın da en önemli nedenlerinden biri. Çünkü ithal malların fiyatını belirliyor. Karar alıcılar da elbette fiyata duyarlı. Ancak Merkez Bankası şimdiye kadar cari açığı önemli bir sorun olarak algıladığını belirtmedi. Ekonominin de yavaşlamakta olduğu tahmininde bulunduğundan sadece cari açık faiz indirim kararında etkili olmayabilir.
Mali disiplin Merkez Bankası faiz kararını verirken mali disiplini, yani hükümetin bütçedeki gidişini dikkate alıyor. Kamu açığının veya borçlanma gereğinin artışı faiz artışına, tersi ise faiz düşüşüne yol açıyor. Bu anlamda ocak ayı bütçe sonuçları gayet parlak. Ancak ortada bir de Torba Kanunu Tasarısı diye borçlanma disiplinini bozan ve bu anlamda geriye dönüşü başlatacak bir gelişme var. Tasarı Meclis'te olduğu için bu konudaki bütün gelişmeler de herhalde Merkez Bankası'nın elindedir. Şimdi Merkez Bankası faiz kararını verirken, ya bu Torba Kanunu'ndan kaynaklacak sonuçların mali disiplini pek bozmayacağı sonucuna varacak. Veya bu Tasarı'nın Meclis'te değiştirilebileceği, IMF'den geri dönebileceği tahmininde bulunacak. O zaman faiz indirim kararını rahat verebilecek ve düşüş oranını büyük tutabilecek. Ya da Torba Kanunu ile mali disiplinin bozulacağı, dolayısıyla enflasyonla mücadele ve iç borçlanmanın sürdürülebilirliğinde elde edilen kazanımların tehlikeye düşebileceği sonucuna varacak. Bu durumda ya faiz indirmeyecek ve piyasalar hüsrana uğrayacak, ya da çevre baskısıyla küçük oranlı indirimle yetinilecek. Ama arkasından faiz kararı açıklamasında uyarı bölümü sertleşebilecek ve mali disiplinde bozulma halinde faiz artırımına gidileceği vurgulanabilecek.
Yeni yaklaşım mı? Eğer Merkez Bankası mali disiplinde tehlike görmüyorsa ve diğer üç faktörün de etkisiyle faiz indiriminde cesaretli bir davranış ortaya koyacaksa, bu aynı zamanda kura müdahalede yeni bir yaklaşım diye yorumlanabilir. Merkez Bankası'nın kurun aşırı düşüşüne karşı şimdiye kadar bir tepki vermemiş olmasından yola çıkarsak, müdahaleyi bundan sonra daha çok faiz yoluyla yapacak demektir. Bu yönüyle de bugünkü faiz kararı veya faiz kararı sonrası ortaya konulacak yaklaşım kritiktir.
Sonuç "İzlediğimiz yollar, açıkladığımız hedeflerimizden daha önemlidir. Kararlar kaderi belirler" Frederick Speakman
|