|
|
|
|
|
|
Olacak iş değil
Tam AB Troykası Ankara'dayken polisin kadınları öldüresiye dövmesi Türkiye'nin itibarını yaraladı.
İstanbul'da Dünya Kadınlar Günü için basın açıklaması yapan grubu cop ve biber gazıyla dağıtıp kadınları yerlerde sürükleyen polis, Türkiye'yi zor durumda bıraktı.
AB SORUŞTURMA İSTEDİ Batı TV'leri dakikalarca dayak görüntülerini verdi. "Bu manzara Türkiye'ye yakışmıyor" diyen AB aşırı şiddeti kınadı, soruşturma istedi. Bakan Gül "Herkes hukuka uysun" dedi.
1 NİSAN'DAN SONRA YOK İçişleri Bakanlığı inceleme başlattı. Hukukçular "1 Nisan'dan sonra bu görüntüler olamaz" dedi. Polisin dövüp gözaltına aldığı göstericiler serbest bırakıldı.
Bu cop hepimize
Avrupa Birliği kapısındaki Türkiye yine şiddet görüntüleriyle dünyaya sunuldu. Hukukçulara göre; kadınları döven polisin özgürlükleri kavrayamama sorunu var.
AB'ye uyum yasaları çerçevesinde 3 yıl önce yapılan değişiklikle toplantı ve yürüyüş için izin alma zorunluluğu kaldırılarak yerine bildirim zorunluluğu getirildi. Basın açıklamaları için ise izin ve bildirim gerekmiyor. Pazar Günü yapılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları bazı yerlerde olaysız sona ererken, Beyazıt'taki kutlamalar ise yine bildik görüntülerle sonuçlandı. İzinsiz olduğu gerekçesiyle Beyazıt Meydanı'nda toplanan 250 kişiye biber gazı ve copla müdahale eden polis, kadınları yerlerde sürükledi ve 68 kişiyi gözaltına aldı.
ÖNYARGILAR DEĞİŞSİN Polisin bu sert tavrı, uluslararası haber ajanslarının geçtiği fotoğraflarla da "8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde olay çıkan tek yer olarak" geçti. Bu görüntüler, Avrupa kapısındaki Türkiye'yi AB'ye ve Batı'ya karşı bir kez daha güç durumda bıraktı. Hem hukukçular hem de sivil toplum kuruluşları artık bu görüntülerin yaşanmamasını istiyor. Hukukçular, Türkiye'nin özgürlükler anlamında uluslararası standardı yakaladığını ancak, polisin ve göstericilerin önyargılarının değişmediğini belirtti. Eski Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. İbrahim Kabaoğlu, Anayasanın 34. maddesinde yapılan değişiklikle Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun da değişiklik yapıldığını belirterek, "Bu değişiklikler de yeterli değil. Ama değişiklikten önce de polisin, insanları saçlarından yerlerde sürükleme, tekmeleme, coplama, biber gazı sıkma gibi yetkileri yoktu. Bu yapılanları yasa ile açıklayamazsınız" dedi.
İDARİ HOŞGÖRÜ Polisin özgürlükleri kavrayamama sorunu olduğunu öne süren Kabaoğlu, "İdari hoşgörü diye bir kavram var. Polis güvenliğisağlarken özgürlüğü de sağlamak zorundadır. Ama polis bunu gözetmiyor ve sırf toplantıya katılanları cezalandırmak için copluyor. Polis artık toplantı ve gösteri yürüyüşünün özünü kavramalı, ölçülü davranmalı ve şiddet kullanmamalıdır" diye konuştu. Bu müdahalenin yeni yasalarla ilgisi olmadığını söyleyen Ceza Hukuku Profesörü Bahri Öztürk, "Polis Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na göre müdahalede bulunuyor. Bu yasa düzeltilmeden bu iş düzelmez. Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'ndaki değişikliklerden sonra Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda da gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Bu kanun düzeltilmeden bunlar düzelmez" dedi.
1 NİSAN MİLAT Prof. Süheyl Donay da polisin şu anda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nu ile Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'na dayanarak, bu tür izinsiz gösterilere müdahale ettiğini hatırlatarak, "Şu anda yapılan hukuka aykırı değil. Ancak 1 Nisan'da yürürlüğe girecek Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu, bu kanunların üzerindedir ve hepsine egemendir. Polis yine müdahalede bulunabilir ama gözaltına alabilmesi için savcının izni gerekiyor. Bu nedenle daha toleranslı davranmak zorunda kalacak. 1 Nisan'dan itibaren bu tür görüntüler olmaz. Polis 1 Nisan'dan itibaren daha dikkatli ve daha ölçülü davranmak zorunda kalacak. Ayrıca göstericileri dağıtmak için biber gazı kullanmak da doğru değil" diye konuştu. Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Sema Kendirci ise siyasi iktidarın kadından yana olmadığını, davranış ve düşünce biçimini samimi bulmadığını ifade etti.
Nejdet ÇOKAN - Pervin METİN - MERKEZ
|
|
|
|
|
|
|
|
|