Dilin kemiği
Dil, güçlüdür. Bazen çözülene, bazen çözümlenene kadar. "Hâkim dil" bazı meşru ve gayri meşru kavramlardan yola çıkar ve derdini hâkim dert kılmaya uğraşır. O yüzden, ileticilere, taşıyıcılara, tercümanlara, ezbercilere ihtiyacı bulunur. Bunlardan da mebzul miktarda bulunur. Şimdi bu "hâkimiyet dili"nin çeşitli kavramlarına bakalım.
İşgal: Son günlerde bu kavramı en çok hangi vesileyle duyuyorsunuz? "Suriye'nin Lübnan işgali" değil mi? Doğrudur: Suriye, Lübnan'da işgalcidir. Ama eksiktir: Lübnan'daki tek işgalci Suriye değildir. Bölgede tek "işgalci" de Suriye değildir. Bölgede tek işgal altındaki ülke Lübnan değildir. Ama "işgal"in ve "işgalci"nin "kötü" olduğu bahsinde, Suriye üzerinden anlaşsak bile, kimilerinin dili İsrail ve ABD işgallerine varamaz. "Anti-demokratik diktatörlük" Suriye, işgal ettiği topraklardan çekileceğini açıklarken bile, "demokratik" İsrail'in birtakım topraklardan çekilme planına karşın "işgal"i sürdürecek olması rahatsız etmez. "En demokratik" ABD'nin şu anda "en işgalci" olması ve ne zaman çekileceğinin belirsizliği de.
Direniş: Son günlerde bu kavramın en çok hangi vesileyle yüceltildiğini görüyorsunuz? "Lübnan halkının işgale direnişi" değil mi? Doğrudur: Lübnan halkı (bir) işgalcinin gitmesini talep etmiştir. Ama eksiktir: Bölgedeki tek direniş Lübnan halkınınki değildir. Filistin direnişi, silahlı ve taşlı her formunda "terörizm"le anılmıştır. Irak'taki "direniş", tek amacı "terör" olan terörizme indirgenmiştir.
Terör: İster istemez bu kavrama geçtik bile. ABD Genelkurmay Başkanı bile, "Irak'ta başkaldırı (kalkışma) 7-12 yıl arası sürer" derken... İşgal altındaki Irak istihbaratının başına getirilen General Muhammed Abdullah Şahvani bile, "Irak'ta direnişin ABD'nin askeri varlığından daha büyük olduğunu düşünüyorum. 200 bin kişilik bir varlık" derken... Bazıları "asker ve polis hedefler"e yönelmiş eylemlerin tümünü, "kafa kesen teröristler"le özdeşleştirerek, aynı sayarak "başkaldırı" kelimesinden dahi kaçınarak hepten "terörizm" saymak ancak bizim "dilbazlar"ın dilinde mümkün olur.
Demokrasi: Demokrasi olan Lübnan'ın nasıl iç savaşa, işgallere sürüklendiği... Komünist partinin dahi etkin olabildiği "laik bir demokrasi"ye doğru gidebilecek Irak'ın, bir zamanlar nasıl ve kimler tarafından Saddam diktasına giden biçimde darbelendiği bir yana... Bir zamanlar Latin Amerika'da demokrasilerin hangi darbelerle vurulduğu da bir yana... "Venezüella demokrasisi"nin günümüzde nasıl darbe hedefi olabildiği de "demokratik" dillere bir türlü sızmaz.
Şii: Irak'ta Şiilere dönük "terörist" yahut "direniş" saldırılarının kınanmamasını "Türkiye'de Sünni solculuk" olarak ilan edenlerin herhangi bir satırına, mesela Necef'te "Şii direnişçiler"e karşı ABD ve Irak saldırısını, bırakın "kınama"yı, hoş görmemek dahi bulaşmış mıdır? Iııh! "Şii devleti" İran'ın hedef olmasını sormuyorum bile.
Nükleer: Geçen gün yazdığım için uzun uzun tekrarlamıyorum. "İran'ın nükleer tehlike" olduğunda anlaşırız da, neden dünyada nükleer bomba kullanmış tek devlet ABD'nin, Ortadoğu'daki tek nükleer imha kapasitesine sahip İsrail'in, Pakistan'ın, Hindistan'ın ve Rusya'nın da "nükleer tehlike" olabileceğinde anlaşamayız? Bu "dil"in ilkesi yoktur. Çünkü kemiği yoktur. Çünkü belkemiği, omurgası yoktur. Sömürgeleştirilmiş, esnemiş, yavşaklaşmış bir dildir!
Not: Beyazıt'ta o polis copları, tekmeleri neydi öyle! Nasıl bir hınç, nasıl bir hukuk devleti!
|