Sana anne diyebilir miyim?
'Sen adam suratlı mısın?' diye başladı. Yazı yazıyordum o sırada... 'Aaa kimle konuşuyo bu' diye çevirdim kafamı baktım; kediyle konuşuyo!.. Adem'le daha doğrusu. Adem de 'mauu, mırrk' diye ona cevap veriyor. Yazıyı filan bıraktım, muhabbeti ortadan böldüm 'Hayırdır Hülya? Yardımcı olabilir miyim?' dedim. 'Yaa insanlar niye insanlarla evleniyo; kedimizle filan evlensek olmaz mı?' şeklinde oldukça tuhaf bir soru yöneltti bana. Tam kendisine 'Hül, ne aldıysan bize de ver' yollu bir kelam edeyazıyordum baktım ciddi görünüyor. Ha tamam o zaman bu mecraya akıcaaz diyerekten sohbeti saldım çayıra... 'Valla yanında olmaktan mütemadiyen mutlu bir hal ve tavır içerisinde fırrr mırr filan ohh! Budur işte daa n'oolsun' dedi Hülya. Hemen akabinde 'Sana anne diyebilir miyim?' diye ekledi. 'Ya rahatına bak Hülya, yani ayrıyeten arkana yastık takviyesi filan ister misin?' diyerekten zaman kazanmaya çalışıyorum. Arkadaş deyip bağrıma bastığımsa 'Bu aldatmaz filan da insanı di mi?' diyerekten hadiseye boyut üzerine boyut kazandırıyor. 'Bak' dedim 'Ben gece gece öyle sokağa çıkıp hava filan alma ihtiyacı içinde oldum birden. Gelirken eczaneden sana da bişeyler alayım mı? Alnın sıcaklamış olabilir mi?' diye geveledim. 'Hahooyt yuu, komikçi manyak arkadaşım benim' filan kabilinden tulumbacı muhabbetine de girmek vardı ama baktım 'oyun'a rağmen ruhen arıza kaynana moduna dooru ilerliyorum. 'Hadi televizyonu açıp baktığımız her şeyle dalga geçme oyunu oynayalım ben bu oyundan sıkıldım' dedim. O esnada Osman geldi. Adem'in kardeşi... İçerden bizi dinlemiş, hadiseye vakıf bir ifadesi var.
KONUŞTUĞUMUZU ANLIYORLAR Bu heyvanat takımının bizim konuştuğumuz her şeyi anlama buna mukabil anlamamazdan gelme durumu vardır gibi gelir bana. Bi nevi Dr. Doolittle durumu... Hülya ile Adem çifti (!) hayatlarının en mutlu dakikalarını yaşarken Osman'ın gözünü bana dikerek 'Bu tutmuş bu pişirmiş bu yemiş bu da mektepten gelmiş, hani bana hani bana demiş' tavrını zerre kadar dikkate almadan kumandaya yöneldim. Baktım 'Kurbağa Prens; yarışması var. 'İşte buu, işte buuu' diye sevindirik oldum. İş ki kadın kısmısı 'Adam yook, adam kalmadııı' hezeyanları içerisinde inildemesin. Belkim onlar da 'Kadın mı var aabii?' diye ünlüyordur. Bi tarafa göre karşı taraf yok gibi görünüyor ise öbür tarafa göre de bu taraftan yana bi Kerbela durumu sözkonusu olabilir di mi? Mantık dediğin laz fıkrasındaki akvaryumda balık misali ne yana çeksen o yana giden bişey diil ki. Adam yerine Adem'i koymuşuz yarı şaka yarı ciddi. Aklı başında kadın insanlar sınıfında bütünlemeye kaldıysak bu kader, utana sıkıla saklanacak yer arasın be yaw! Şu final vecazetlerim, benim yastık altıcıklarım. Hayır; nereye kadar? Hı?
|