Şimdi oldu yar...
Nebil Özgentürk Yazıyor...
Siz bakmayın şarkının "Son pişmanlık neye yarar, olmadı yar" dediğine... O gece oldu sahiden... "Yarim İstanbul'un bir köşesinde şık ve mesut bir düğün oldu.. Pişmanlık değil, 'yar' oldu! Farketmişsinizdir... Televizyon yazarımız ya da kendi ifadesiyle 'televizyon hastası' Mesut Yar'ın köşesinde bugün yeller esiyor! Yazı, tüyo, eleştri, dipnot hak getire! Konuşulmayanlara, dizilerdeki mantık ve teknik hatalara, tavsiyelere, plaseye, sürprize, favoriye bir gün ara verildi... Çünkü, Mesut kardeşim evlendi ve 'balgünü'ne çıktı! Eeee, hakkıdır... Gazetecinin; hele hele, ekranlar her gün her saat akıp giderken bir televizyon yazarının tabii ki 'balayı' olmaz ama müsade edin de Mesut, bu mesut gününde 'tek bir gün'cük keyif çatsın, gündüz ve gece kuşaklarından, prime time'lardan, reytinglerden uzak dursun... Daha fazla hastalanmasın! Evet, Mesut Yar, 'altı yıllık yari' Hülya'yla, Swiss Otel-Naz Restoran'da akraba ve yakın dostlarının katıldığı bir şenlikle 'dünya evi'ne girdi! (Aslında ne demem gerektiğini bulamadım, gazetelerdeki düğün haberlerine bakıp kopya çektim! Hayrettir, rastladığım her düğün haberinde, 'dünya evi' diye bir numara tutturulmuş! Her kar yağdığında 'İstanbul kara teslim!' oluyor ya, bu da öyle bir şey!) Neyse...
*** İşte bana da bu şenlikte, oynayıp- zıplamak, bir de yediğim, içtiğim ve gördüğümü yazmak düştü! Savaş Ay ve Şirin Sever'le vasıl olduk Naz Restoran'a... Mesut, 'gönül adamı'dır, yardan anladığı gibi, halden, racondan, duygudan da anlar ve tabii ki müzikten de... Kapıdan girer girmez bizi 'eski İstanbul şarkıları' karşıladı... Mesut'un bin yılık dostlarından akordiyon ustası Hayk ve saz arkadaşları, ardı ardına eşsiz parçalar çaldıktan sonra içeri, nihayet 'damatgelin' girdi ve çılgın bir alkış koptu! Ağızlar kulaklara vardı.. Öyledir tabii, 'Akdeniz'liyiz ya' düğünleri çok seviyor, evlenenlere gıptayla bakıyoruz hep. Bu yüzden düğün geceleri, sadece evlenenleri değil, katılanları da mutlu ediyor... Adettendir ya, Mesut ve Hülya tek tek masaları dolaştı, akraba ve dostlarını sarıp sarmaladı, armağanlarını aldılar ve... Ve Naz Restoran'ın 'nazı' ve 'kebaplar'ı kesilip hız'a geçildi... Bu toprakların en hızlı şarkıları, en hızlı türküleri, bir bir çalınırken; başta damatla gelin, tüm davetliler, yani Mesut'un canları, cananları, tüm dostları, hani 'tanrı verdi' ya, bayrak ve dat dat, hatta, çağla olup kendilerini ortadaki boş alana bırakıyorlar... Cenge çıkar gibi, akliselim, er ve özgün bir biçimde... Kimse kimseyi tutamıyordu artık.. Doğrusu, bu konuda bir tek Yunan halkını tek geçeriz!... Oynamak, zıplamak bizimkilere çok yakışıyor... Şarkının biri bitiyor, diğeri başlıyor, halayın biri bağlanıyor diğeri çözülüyor.. Ve..... Daha ne olsundu ki... Düğünde dernek kurulacak değil ya, düğünde memleket kurtarılacak değil ya!. Boşuna dememişler 'vur patlasın çal oynasın'! Aynen böyle bitiyor düğün. Gönül, Savaş Ay'ın da akordiyonu kapıp 'özel repertuvar'dan bir serenat geçmesini istiyor ama Savaş; bir habere yetişmek üzere ayrılmak zorunda kalınca meydan, yine Hayk'a kalıyor. Ve gece, hülyalı, bir şekilde 'mesut' ve bahtiyar' bitiyor... Onlar eriyor 10'ncu kata çıkıyor, biz de kerevetine!
NEBİL ÖZGENTÜRK
|