|
|
Üryalandım da duruldum
Efendim geçen akşam hayır olsun, rüyamda Nevada çöllerinde sürünüyorum. Birden karşıma Semra Hanım çıkıyor. Serap bu diyorum, "Ne Serap'ı? Ben Semra" diyerek bana bir tokat aşkediyor, sonra bu beni yerden kaldırıyor, kafama jöle sürüyor, 'oğğğlummm Atam' diye sarılıyor. Ben kadından kurtulmaya çalışırken bir lamanın üstünde Sinan Engin beliriyor dibimde, terkisine attığı Sergen'le altılı kuponu yapıyorlar bir yandan da. Ben "Son ayakta Kunbaturu tek geçin" diye bağırıyorum. Semra bir tokat daha koyuyor, "Kunbaturu ne zaman tek geçeceklerini ben söylerim" diyor. Yetmiyor eşek sudan gelene kadar dövmeye başlıyor. Hem çölde su olmadığından hem de eşeğin eşekliği tuttuğundan hayvan bir türlü sudan gelmek bilmiyor. Neyse ki eşek bir süre sonra aramıza katılıyor da ben de ona çok susadığımı ve suyun kaynağının nerede olduğunu soruyorum. Eşeğin üstünde bir kurt, bir horoz bir sincap beliriyor. "Önce dördüncü kata çık, Müberra Hanım'a şu evrakları imzalat sonra söylerim suyun yerini" diyor eşşekoğlueşşek. Eşeğin üstündeki kurt, horoz ve sincap da vokal yapıyor o bunları söylerken. Bu arada Sinan Engin lafa karışıyor; "Bana da su lazım, bu rakı susuz gitmiyor" diyor. Sergen gülerken lamadan düşüyor. Lama buna tükürüyor. Sonra da tükürdüğünü yalıyor. Böylece biz yine susuz kalıyoruz. Ağzım kupkuru uyanmışım. Rüyamın yorumu nedir?
RÜYANIN TABİRİ: Ne desek boş, eşeğin bir yerlerine su kaçırmışsınız ama yine de susuz kalmışsınız. Siz en iyisi yatmadan bir bardak su içmeyi ihmal etmeyin. Bizi de böyle rüyalarla rahatsız etmeyin. Hadi canım hadeee...
*** Rüyamda uçakla Malezya'ya iş gezisi için uçarken dev bir tsunami dalgası 35 bin feete çıkıp beni alıyor, götürüp bir ıssız adaya atıyor. O sırada Ersun Yanal da başka bir tsunamiyle kafama düşüyor. "Hakan Şükür'ü milli takıma almıycam, haberi olsun" diyor. "Bana ne?" diyorum. "İşte prömiyer lig bu!" diye bağırmaya başlıyor. Elime bir Hindistan cevizi alıp kafasına vuruyorum, susuyor. O sırada Seren Serengil çıkıyor ortaya, yavriiiim yavriiim diye ağıt yakmaya başlıyor. "Ağıtı bırak, kağıt bul da onu yakalım. Birileri ateşi görüp bizi kurtarsın" diyorum. Yardım edeceğine "Issız bir adaya düşsen yanına 3 şey ne alırsın?" demesin mi? Demesin tabii ama diyor. "Şimdi sormanın sırası mı, düşmüşüz işte" diyorum. "Pardon" diyor. Ateş yakıyoruz. Bu sırada Reha Muhtar geliyor birden. Sigarasını yakacakmış, ateş istiyor. "Olmaz sen sigarayı bıraktın" diyorum. Hem sen kazana düştün diye de ekliyorum. "Kazana düşen o değil, benim" diyor bir ses. Bir kafamı kaldırıyorum ki ne göreyim, konuşan Memo, yani Mehmet Okur. Birlikte ribaunta çıkıyoruz. Ben daha fazla yükseliyorum. Malezya'dan dönen uçağın içinde buluyorum kendimi. Ama bir bakıyorum koltuğumda başkası oturuyor. Dikkatli bakınca oturan kişinin Hagi olduğunu görüyorum. Bana yanında getirdiği pırasalı Arnavut böreğini uzatıyor. Ben ama sen Romensin diyorum. İçerliyor. "İçerleme" kelimesinin Romencesini düşünürken uyanmışım. Ne bu rüya şimdi?
RÜYANIN TABİRİ: Kardeşim yine mi sen ya? Su içip yat dedik, sen lafı artık nerenden anladıysan dolapta ne var ne yoksa yiyip yatmışsın. Hatta kesmemiş, aklın pırasalı börekte kalmış. Aha da işte böyle kabuslar görürsün, abur cuburcu seni pisboğazın önde gideni seni. Sen en iyisi uyuma kardeşim. Bırak işimizi yapalım ya!!!
|