| |
|
|
Batı Yakası'nda feci hayal kırıklığı..
"Ben müziğin peygamberiyim" demiş, Leonard Bernstein, gazetecilere.. Yemeyip, içmeyip Herbert Von Karajan'a yetiştirmişler.. "Yalan söylüyor" diye gürlemiş, üstat.. "Ben yeryüzüne öyle birini gönderdiğimi hatırlamıyorum.." Müziğin peygamberi, en ünlü eseri West Side Story'nin AKM'deki temsilini izlese, herhalde bir mucize yaratır ve anında sahneden yok ederdi.. O müthiş müzik, o şirin Romeo-Jülyet hikâyesi adına üzüldüm.. İstanbul Operası müthiş.. Harikalar yaratıyor.. İstanbul Balesi müthiş.. Harikalar yaratıyor.. Ama müzikal başka iş.. Müzikal tiyatrocuların işi.. Ankara'da tiyatro yapardı Müzikali.. O yüzden efsane oldu, Kiss Me Kate.. My Fair Lady.. Don Kişot!.. Hele hele Damdaki Kemancı.. Topol'u katladı, kenara koydu, Cüneyt Gökçer.. Hepsi tiyatrocu öteki oyuncular da harikalar yarattılar. Opera'nın Kiss Me Kate'i kötüydü. Kral ve Ben'i hadi hadi "Eh işte.." Ama West Side Story dökülüyor.. O felaket dekor anlayışı içine etmiş bir defa.. 20 defa falan kararıyor sahne.. Erkut Uzelli yapmış.. Mesele yapmak değil. Uygulamak.. Gitsin de, Mucizeler Komedisi'nde dekor oyunu kesmeden, konsantrasyonu bozmadan, sıkıntı ve bıkkınlık yaratmadan nasıl değiştirilir, görsün.. Bu derse tüm dekorcularımızın ihtiyacı var. Dekor işlevsel olmalı.. Güzel olmadan önce işlevsel.. Önde kız romantik bir şarkı söylüyor, perde önünde, cambazhane tellalı gibi.. Arkada belediye sanki kondu yıkıyor.. Öyle gürültü.. Çimen Somuncular'ın kostümleri de ihanet.. O devir Amerikası'nda gençler için en önemli şeydi aidiyet.. Bir çeteye ait olmak.. Simgesi, ardında o çetenin adı yazılı mont.. Bu monta sahip olabilmek için ölürlerdi.. Çimen Hanım, anlamamış bile olayı.. Sahnede kim, Jet, kim Shark belli değil.. Hadi canım sen de.. Komiklik.. Laflar Türkçe, şarkılar İngilizce söyleniyor, Türkçe alt yazılı.. Yahu müzikalde öyle şey olur mu?.. O zaman hepsini İngilizce oyna.. Danslar nasıl renksiz, ruhsuz.. Koca sahnede nasıl minnacık kalıyor.. Bunun için koreograf ithal etmişler bir de.. Niye.. Jerome Robbins'in orijinal adımları ile oynasana o zaman.. "Every Thing Free in America" sahnesinde seyirci sahneye saldırmalıydı adeta.. Söylemiş, dans etmişler, haberim yok.. Altan Günbay sahneye koyarken, dekorla bağlanan elini kolunu kurtaramamış, tepeye resmini asma dışında bir şey yapamamış.. Günbay, Ankara'da oynanan müzikallerle, hem de onca yıl evvel, imkânlar bugünün onda biri iken sahneye konan müzikallerle, bu ilkokul müsameresini karşılaştırmaya cesaret edebilir mi, acaba?.. Oyunun en vurucu lafıydı, cinayetler kavgasından sonra "I wish it were yesterday / Keşke dün olsaydı" ne zaman söylendi, farkına bile varmadık.. Şekercinin "Don't be sorry" diyen gençlere "I'm sorry already" deyişi de yoktu.. Sahne mi?.. Bir Ayça Varlıer vardı, Rita Moreno'nun oynadığı Anita'da, rolüne yakışan, sahneye yakışan.. Bir de Özlem Soydan, müzikalin en romantik aşk şarkısını, çok ama çok güzel söyledi.. Hepsi bu..
|