|
|
'Güvenlik olmadan özgürlük olmaz'
Günlerdir İstanbul'un 'güvenlik sorunu' tartışılıyor. Hırsızlık, kapkaç ve organize suçlarda yaşanan hızlı artış, İstanbul'un güvenlik sorununu Türkiye'nin gündemine taşıdı. Aslında İstanbul'un güvenliği dünya kentleriyle kıyaslandığında hiç de korkunç değil. Ne oldu da 'hırsızlık, kapkaç' gibi alanlarda bir artış yaşandı? Kentlerin iç göç nedeniyle kuşatılması, bunun için yeterli sosyal politikaların geliştirilememesi, işsizliğin artması, sokak çocukları sorunun halledilmemesi bu sonucun ortaya çıkmasında etkili oldu. Ancak bunların yanında dikkatle ele alınması gereken iki önemli konu daha var; güvenlik ve yargı... Yargı alanında son yıllarda ciddi değişimler yapıldı. Peki bu, güvenlik sorununu nasıl etkiledi? İşte bu noktada polisin yaşadığı sıkıntılar var. Hatta sıkıntıdan öte bir polis müdürünün dediği gibi 'öfke var'. İstanbul Emniyeti'nde üst düzey bir görevli yasalarda yapılan değişikliklerin Türkiye gerçekleriyle örtüşmediğini belirtiyor ve şöyle diyor: "Vatandaşın temel hak ve özgürlükleriyle güvenliğinin dengesi hassas bir şey. Bunlardan biri feda edilmeden dengenin sağlanması gerekiyor. Oysa biz 'ya güvenlikten ya özgürlükten vazgeçeceğiz" noktasına getirildik. Ve bu denge güvenlik aleyhine bozuldu. Güvenlik olmadan özgürlük olmaz." Polis müdürü sözün burasında Ceza Muhakeme Kanunu'na atıf yaparak şöyle diyor: "Kanunla polisin suç örgütü hakkında yapacağı delil araştırma yöntemleri kısıtlandı. Polis, savcıdan veya mahkemeden yazılı emir almadan hiçbir şey yapamıyor. Olay yerinde yerdeki silahı almak için bile mahkeme kararı gerekiyor." Araya girip soruyoruz: "Bir anlamda polisin çalışması zorlaştırıldı mı?' "Önümüzdeki günlerde özellikle Organize suçlarda büyük artış olabilir. Çünkü Organize suçların takibi için 4422 sayılı kanun vardı, o kalkıyor. 1 Nisan'dan sonra. Organize suçlarda normal olağan araştırma yöntemleriyle takip edilecek. Bu asılında AB standardı değil, bu düpedüz Türk standardı. İşin doğrusu biraz uçtular. Avrupa'da hâlâ tartışılan hukuk teorileri, reformları Türkiye'de kanunlaştırıldı." Polis müdürü bu gelişmelerin nelere yol açacağını şöyle anlatıyor: "Polisin psikolojisi şöyle; 'Ben bundan sonra ilgilenmeyeceğim, bakmayacağım. Savcıya soracağım, savcıdan gelen şeye göre, mahkeme karar verecek.' Yaklaşım bu." Böylesi bir ruhsal çöküntü yaratan yasa değişimini, polis müdürü somut bir örnekle açıklıyor: "Geçen hafta 3 tane otomatik silah ve tabancayla adamlar işyeri taramış. 7-8 kişiyi mahkemeye sevk ettik. Bırakın tarama olayını, silahlardan dolayı bile tutuklanmadılar. Diyelim ki organize suç, çete bağlantısını bulamadık. Ortada silahlar var. Tutuklanmamanın sebebi hakim, savcı değil yasa. Çünkü yeni yasada alacağı ceza 2 yıldan azsa kişiyi tutuklayamıyorsun. Hırsızlık suçlarının tamamı ilk ve ikinci seferde tutuklanamıyor. Ancak üçüncüde. Orada hakime bile ihtiyaç bırakılmamış." İstanbul polisinin yeni yasalar karşısındaki bu tavrı gerçekten düşündürücü. Ama asıl düşünmesi gerekenler kuşkusuz söz edilen yasayı hazırlayanlar. Acaba onlar gerçekten 'uçtular mı?' yoksa Türkiye'nin ihtiyacına cevap veren yasalar mı hazırladılar? Doğrusu merak ediyorum...
|