Başbakanı izlerken
Başbakan Tayyip Erdoğan önceki akşam NTV'de Murat Akgün'ün konuğuydu.. Öğrenci affından, Deniz Baykal'ın eleştirilerine, Erkan Mumcu'nun istifasından, AKP'li milletvekillerinin serzenişlerinden ABD ile olan ilişkilerimize kadar birçok konuda sorulara yanıt verdi.. Tatminkâr mıydı? Bazen evet, bazen hayır.. Bir politikacı gibi konuştu.. Bir başbakan gibi yorum yaptı.. Soğukkanlı ve dikkatliydi.. Sorular ne kadar sert ve içerikli olsa da sinirlenmemeye, sinirlense de belli etmemeye çalıştı.. Dikkat ettik.. Uzun süre sonra prime time'da bir programdaydı Başbakan.. Üstelik çoğu kez yaptığı gibi Ulusa Sesleniş programı yerine bir haber kanalını tercih etti bu kez.. Bu da bir imaj değişikliği olsa gerek..
Başbakanı dinlerken ABD Başkanı Bush'la Brüksel'deki NATO zirvesi sırasında aralarında geçen bir diyalogu anlatması dikkatimi çekti.. Erdoğan, Bush'a, "Bizim medya size karşı sert eleştirilerde bulunuyor" deyince, ABD Başkanı, "Seni anlıyorum aynı şeyleri bizim medya da yapıyor" yanıtını vermiş.. Yani dünyanın iki ayrı bölgesindeki, iki güçlü devletin liderlerinin ortak dertleri medya.. Yani eleştiri mekanizması.. Her lider gibi Bush ve Erdoğan da eleştiriyi pek sevmediklerini bu mini konuşmayla teyit etmişler zaten..
Başbakan'ın dokunulmazlıklarla ilgili CHP'yi samimiyetsiz bulduğunu söylemesi beni şaşırtmadı. Ama sonrasındaki tavrı belki de program boyunca en sertleştiği bölümdü.. "Siyaseti yozlaştırmak istiyorlar. Madem siyasetçi üzerindeki dokunulmazlığı kaldıracaklar, o zaman buyrun bütün kamu görevlileri üzerindeki dokunulmazlıkları kaldıralım" diyerek hafiften bir rest çekti.. CHP, kendi içişlerinden vakit bulur da bu resti görür mü görmez mi bilemem.. Ama Erdoğan, "Samimi olsalar dokunulmazlıkların kaldırılması için uyum komisyonuna gelirlerdi" diyerek bir de sol kroşe gönderdi Baykal'ın üstüne..
Başbakan'ın konuşması içinde kendi partisine dönük bölümler de vardı. Mumcu için, "Kendini niye misafir gibi hissetmiş anlayamadım" derken, "Birçok kişi seçim dönemi milletvekili olabilmek için peşimde dolaşıyordu" ifadesini de kullandı.. AKP'li milletvekillerinin, "Başbakan'a ulaşamıyoruz" eleştirilerine karşılık ise bizce gecenin en yerinde ve en doğru tespitlerini yaptı: "Ben çocuklarımı, eşimi göremiyorum. Tatil yapamıyorum. Sürekli seyahat ve görüşme halindeyim. Elimi taşın altına koydum. Bu taş Türkiye.. Onlar da koysunlar ve hep beraber bu ülkeyi ayağa kaldıralım.. Herkes işine baksın." Başbakan ne kadar çalışırsa çalışsın, ne söylerse söylesin, milletvekili aynı milletvekili.. Oraya gelene kadar gösterdikleri eforun onda birini gösterse birçok sorun çözülecek.. Belki lideri çalışıyor ve halkın desteğini alıyor ama parti yavaş yavaş eski dinamik yapısını yitiriyor sanki..
|