İnsanlığın uzun tarihi serüveninde laikliğin, ilk kez 1776 Amerikan Yurttaşlık Beyannamesi'nde ve 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nde düşünceden çıkıp yasa maddesi haline geçtiğini görmekteyiz. Ülkemizde de 1921 ve 1924 Anayasalarında yer almayan bu kavramın 1937 değişikliğiyle yasa maddesi olarak vücut bulduğunu bilmekte; 68. yılında laikliği daha da sahiplenmekteyiz. Bu sahiplenmenin yolunun da laikliği doğru anlamak ve anlamlandırmaktan geçtiğine inanmaktayım. Öncelikle "eşyanın adının doğru konulup" laikliğin "layıklık" olmadığını bilmek ve sözcüğü doğru kullanmak gerekiyor. Hele bazı siyasilerin "layık Türkiye" demeleri kelimenin anlamının kaybolmasına neden olmaktadır. Konfüçyüs diyor ki: "Kelimeler anlamını kaybederse insanlar da özgürlüğünü..." Özgürlüklerin genişletilmesi bağlamında "sınırlı devlet" kavram ve anlayışına geçilip laikliği, devletin yurttaşların inançları ve yaşayışları karşısında tarafsız ve yansız olması olarak algılamak ve bu algılamaya bağlı olarak da tanımlamak doğru olacaktır. SABRİ AYÇİÇEK - İZMİR