| |
Emre'ye bir şey diyemem de Mansur'a atar tutarım!..
"Korsan spor yazarları türedi, sen de onlardan birisin" diyerek moralimi bozdu o genç çocuk. Neymiş; "Emre Aköz, Mansur Forutan, Reha Muhtar ve sen (ben) sporla alakası olmayan sayfalarda ve konularda yazmak dururken tutup, maçtı, skordu, sistemdi, antrenördü filanları yazıyormuşuz." Kızdım tabii. Tartıştım hatta.. - Sana ne kardeşim? Sana mı soracak yazarlar yazacağı konuyu, sayfayı? - Sormasanız da söylerim ben. Para verip aldığım gazete değil mi? - !!!!! - Madem ki gerçek sahibimiz okuyucumuzdur diyorsunuz, aha da söyledim söyleyeceğimi. Gidin bu memleketin önemli sorunlarını yazın. Zaten bilmeden etmeden, sırf köşe dolsun diye yazdığınız belli. - Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş falan da bu memleketin sorunu, meselesi, olayı değil mi? - Siz yazınca daha büyük sorun haline geliyor. Yetmedi bir de Foto Maç'a yazıyorsun abuk sabuk!.. Madem yazıyorsun maçı yaz. Kimle tavla oynadın, ne yedin içtin, kimi gördün ne dedin bana ne, bize ne?..
Kendi payıma düşen Sonra döndü arkasını çekti gitti bu delikanlı. Beni ardında üzümüne dokunulmadan dayak yemiş bağcı kadrosunda bıraktı ve ilerledi. Diğer yazar arkadaşlar bu çemkirmelere ne diyecek bilmem. Ben kendi payıma düşündüm, düşündüm, düşündüm. Kabahatin bende değil, adı geçen diğer kalemşorlarda olduğuna kanaat getirdim. Hatta bu konuda bazı fikirler bile raksetti kafamda. Kuşa bak!.. Mesela Mansur Forutan'ın yazıları bana da hayli gıcık geliyor. Adam sahada kaplan gibi güçlü, tazı gibi koşuşkan, tilki gibi zeki Fenerbahçe'yi de görse; cümlelerine "kanaryam" diyerekten başlıyor. O zaman da o devasa takımı bir anda ince narin nazenin hallerde bir 'kuşa çeviriyor'.
Ağırlık koydu Kanarya kuşu on yıllardır Fenerbahçe'nin timsali olmuş olabilir. Ama çok ayarlı zamanlarda söylendiğinde cuk oturan bu tanımlama zırt pırt dile getirildiğinde anlamını yitirmek şöyle dursun çok farklı anlamlara bürünüp müstehzi yüz ifadeleri yaratıyor okuyanda. Zaten giden muhabirler anlatmıştı; evinin buzdolabı kapılarını ilk kez kameralara açtığında yerlere yığınla "Forutan esprisi" dökülmüş de tek kare bile kullandırmamış ağırlığını koyup. Ona dokunamam Emre Aköz'e gelince. Onun hakkında uluorta bir şeyler yazabilmeyi çok isterdim ama yapamam. Ancak onun duyamayacağı yerlerde arkasından atıp tutabilirim. Çünkü hemen her konuda malumatfuruş, tahsilli, kültürlü, ağzı, kalemi güzel laf yapan bir kardeştir Emre. Hıncal Abi'ye muz orta O anki mevzunuz ister bir türlü yanmayan masa çakmakları, isterse de kesilip koparılmadan açılması mümkünsüz rakı şişesi kapağı olsun Emre olayın sosyolojik-analitik bir kulpunu bulup mutlaka bilimsel açıklamasını yapar ve dumur olur kalırsınız. Maç filan yazdığında da dikkat ettiyseniz yine aynı şekilde yaklaşıp Hıncal Abi başta pek çok kalem erbabına yanıt yazdıracak muz orta fikirleri şavullar.
Reha Muhtar kim midir? Gelelim Reha Muhtar'a. Kendi payıma ben Reha'nın yazılarından ziyadesiyle memnunum. Özellikle son haftalarda anlıyorum ki 25 yıllık arkadaşlığımıza karşın hala bilmediğim çoook anısı, hatırası varmış can dostumun. Tay tay yürüdüğü yıllardan, ilk "bab-ba" deyişine. İlk vuslatı, ilk kaçamağı, ilk hayal kırılması, coşkulu sünnet düğünü, ilk ilkmektep müsameresi diyerekten tatlı tatlı anlatıyor, biz de okuyup öğreniyoruz fena mı? Reha tribün yaptırttı!.. Böylesi bir renkli dostun Beşiktaş başta olmak üzere medya dışında iştigal ettiği başka bir dalda da yazıp çizmesinin fenalığı nerede ki? Kaldı ki Beşiktaş yönetimi İnönü'ye ek tribün yapma konusunda ağır aksak yürürken o, atv'nin Sefaköy Stüdyoları içine hem de 4 taraflı kapalı tribünü bir çırpıda yaptırdı, kıskanmayın...
Maç yolları Bana gelince. Madem ki bugün son maçı, yani Fenerbahçe-Zarakosa, pardon Zaragoza'yı yazacağım, o zaman kalan yeri minik notlara ayırmalıyım ki o kızgın delikanlı yanıtını buradan alsın bakalım.. * Maçtan daha tatlısı aşçıbaşı Zihni Usta'nın yaptığı ekmek kadayıfı, sütlaç ve tavukgöğsü kazandibiydi. * Maça gelen yollar o kadar sıkışıktı ki locamızın hostesi olan o talebe genç kız bile ilk devrenin ortalarında ancak yetişebilmişti. * 3 haftadır herkese sormama rağmen o korner direklerinin arkasında duran yeşil renkli, tek lambalı yüksek direklerin ne işe yaradığını bilen hâlâ çıkmamıştı.
Bana faydalı bi şey!.. * Murat Özaydınlı maç öncesi yanımıza gelerek "o meşum bornoz" olduğunu iddia ettiği bornozu getirdi. Lakin maç sonu itibariyle esas benim rengim attığından bornoza vakit ayırıp yazamıyorum. * İşte bir futbol mabedinden hayatta duyup bilemeyeceğiniz önemli detaylar bunlar. Haa; bu duyurduklarım ne işinize yarar, devlete, millete, gerçek gündeme ne faydası vardır o tartışılır ama, bakın benim işime yaradı, köşe doldu da taştı. Hadi Çaaaaav!..
|