|
|
Kanserden korkmayın, beyin vazgeçmedikçe beden yenilmiyor
Uzmanlara göre, kanserle savaşmak için kişiye psikolojik destekte bulunulması; ilaçlar, ameliyat ve ışın tedavisi kadar önemli. Hastalık teşhis edilir edilmez psikoterapilerin başlaması gerektiği vurgulanıyor. Böyle bir sürece girildiğinde, hastalığın seyri değişebiliyor, ağrılar azalıyor
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Onkoloji Enstitüsü Psikososyal Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Sedat Özkan, kanserin ruhumuz üzerindeki etkileriyle ilgili soruları yanıtladı...
Yoğun psikolojik sorunlar yaşamak kansere neden olur mu? Psikolojik sıkıntıların kansere yol açtığı düşüncesinde değilim. Ancak, ciddi ve uzun süreli psikolojik çatışma yaşayanlar, duygularını sürekli inkâr eden ya da bastıranlar, uzun yıllar bağışıklık sistemini ve hormonal sistemi etkileyecek düzeyde iç dünyalarında, hatta ilişkilerinde kaygı yaşayanlarda ya da yakın zamanda çok ciddi bir kayıp ve acı yaşayanlarda, mevcut kanserleşme sürecinin hızlanabildiği ya da kanseri olan hastanın tedaviye cevabının bozulduğu düşüncesindeyim. İnsanın bedeni ve ruhu bir bütün olduğuna göre, beynimiz de hem hormonları, hem bağışıklık sistemini, hem de duygu ve düşünceleri etkilediğine göre, uzun süreli depresyon, kaygı ve acı bir şekilde beyin kimyasını bozarak bağışıklık sistemini olumsuz etkiler. Kanser olan kişinin depresyonu, bağışıklık sistemini kesinlikle olumsuz etkiler.
Kanser tedavisinde psikolojik desteğin nasıl yararı olabilir? Beyin vazgeçmedikçe beden vazgeçmez. Kanserle savaşmak için psikolojik destekte bulunulması, ilaçlar, ameliyat ve ışın tedavisi kadar önemlidir. Kanser, insanlarda korku, ölüm, çaresizlik, çözümsüzlük, olumsuzluk, başkalarına muhtaç olma, anlamsızlık gibi, kişinin o zamana kadar hiç düşünmediği kaygılara neden olur. Kanser maalesef günümüzde halen bir anlamda kötü algılanıyor. Kişi bu kelimeyi hemen hastalıkla ve ölümle çağrıştırıyor. Tedavi edilebilirliği giderek artmakla birlikte, belirsizlik, kontrol edilememe düşüncelerine neden oluyor. Kanser aynen depreme benzer. Ne zaman ne olacağını bilemezsiniz. Tedavi bitse bile, hastalık tekrarlayabilir ve kontrol edilememe gibi bir durumla karşılaşılabilir. Bir kişinin kanserini tedavi ederken, kişinin kanserden ya da hayat ilişkilerinden yaşadığı kaygıyı, paniği, depresyonu ele almamak hekimlik davranışına uymaz. Bu yapılmazsa, kanser artı depresyon gelişirse, hastalığın seyri, tedaviye cevabı ve sorunları artar. Doğru psikolojik tedavi sayesinde ise, hastanın uyumu kolaylaşır, hastalığın seyri ve tedaviye yanıtı olumlu etkilenir. Yani onkolog, cerrahi uzmanı, radyasyon uzmanı ve psikoonkoloji ekibi bir bütündür. Kanser hastasının yanı sıra, ailesine ve doktorlara, hatta hemşirelere bile bu noktada psikolojik destek gerekir.
Kanser eşler arasındaki ilişkiyi zedeler mi? Eşler arasında hayattaki paylaşım alanları ne kadar fazlaysa, hastalık durumu da o kadar kolay algılanır. O zamana kadar hayatta birlikte çok şey paylaşan çiftlerde, kanser varlığı öğrenildikten sonra ilişkiler daha da derinleşebilir. Eğer zemin zaten sağlam değilse ve paylaşım az veya yanlışsa, hastalıkla birlikte bunlar yüzeye çıkar. Birbirini suçlamalar başlar ve ilişki yıpranabilir, hatta bitebilir. Eşler genellikle tedavi sürecinde değil, tedavi sonrası ilişkiyi bitirirler.
DEPRESYON RİSKİ BÜYÜK Kanser olduğunu öğrenen bir insan neler hisseder? Önce hasta şok hali yaşar. Bu, varoluşla yok oluş arasında bir süredir. Panik, inkâr, kendi kendileriyle yabancılaşma gibi tepkiler gösterir. Bu dönem kritiktir. Aileye ve psikiyatriste büyük iş düşer. Bu dönemde hasta yalnız bırakılmamalı. İntihar düşünceleri en fazla bu dönemde ve hastalığın ölüm öncesi döneminde gelir. Hastanın tedaviye rağmen cevap alamadığı, hastalığın tekrarlar oluşturduğu dönem de risklidir. Kanser hastalarında intihar düşünceleri sıktır. Ancak, intihar girişimleri Türkiye'de daha azdır. Aile ve toplum yapımız bunda etkilidir. Tıpta karşılaşılan diğer hastalıklardan farklı olarak, kanser hastalığın algılanmasıyla ilgili unsurlardan dolayı, doğrudan doğruya panik ve depresyon yaratma potansiyelindedir. Bir insana "Kansersin" dendiğinde, bu durum onun beynine bir darbe yapar. Travmatik etki 30 sene öncesine göre azalmıştır. Ancak yine de yoğun yaşanır. Kanser olduğunu söylemek bir insana kalp krizi geçirdiğini söylemekten daha zordur.
Kanser ilaçları insan psikolojisini bozar mı? Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapinin ve diğer bazı ilaçların psikiyatrik yan etkileri vardır. Bu durum hem hasta ve aileleri hem de doktorları tarafından bilinmelidir. Öyle durumlar vardır ki, hastanın psikolojisi ne kadar olumlu da olsa, kişi tedavi nedeniyle depresyona girebilir.
Kimler kanserle daha zor başa çıkar? Kanserde depresyon gelişmesi, kanserin tipinden çok kişinin kendisiyle ilgilidir. Yalnız yaşayanlarda, çevre desteği olmayanlarda, alkol ve madde kullananlarda, daha önce psikiyatrik bozukluğu olanlarda, hastalığını ya hep ya hiç olarak algılayanlarda, hayata siyahbeyaz gibi bakanlarda depresyon daha çok gelişir. Kaderci tutumu kullananlarda, ağrısı fazla olanlarda, kortizon kullananlarda beyni doğrudan etkileyen kanser türlerinde depresyon kaçınılmazdır. Yapı olarak duygularını, acılarını, beklenti ve tepkilerini içe atanlarda daha fazla sorun yaşanır.
Kanser tedavisi sırasında insanlar günlük yaşamlarını sürdürmeli mi? Doktorun öngördüğü bir kısıtlama yoksa, yaşamına hiçbir engel getirmemesini isteriz. Ben tam tersine, yedek güçlerini harekete geçirmesini öneririm. Psikolojik yedek güçler harekete geçerse, bedensel yedek güçler harekete geçecektir. O güne kadar kitap okumamış insana kitap okuyarak beyninin o bölümünü çalıştırmasını öneriyoruz. O güne kadar görmediği şeyleri görmesini, yeni insanlarla tanışmasını öneriyoruz. Beynin o zamana kadar açılmamış bölgeleri açılırsa, bedenin ek güçleri de devreye girer. Bunlar bağışıklık sistemini güçlendirir. Yeni uğraşlar edinmek, hastalığı atlatmak için olmazsa olmazdır. İşine gücüne gitsin, yapabileceklerini yapsın, yataktan mümkün olduğunca kaçsın. Hastalık psikolojisine girip, hayata küsmek hastayı olumsuz etkiler. Bu durumdan kaçınılmalı.
Kanser nedeniyle organını kaybeden kişi bu durumla nasıl başa çıkabilir? Liyezon psikiyatrisi uygulamasında en fazla psikiyatrik bozukluğa neden olan durum kansere ek olarak organ kaybının olduğu durumlardır. Kayıp algısı katlanarak büyür. Hasta organlarını kaybettikçe daha kötü olduğunu algılarsa, depresyon derinleşir. Organ kaybı ve kanser yanında, sembolik değeri yüksek olan cinselliğin kaybı endişesi gelir. Bu açıdan, kanser hastalarının eşlerinin de destek programlarına alınması gerekir.
|