| |
|
|
Demokrasinin 'olmazsa olmaz' koşulu
Yargı ile ilgili tartışmalar "dün" de vardı, "bugün" de var, "yarın" yine olacak. Neden? "Bu konu" açılınca, Yargıtay Başkanı da bir soru sordu: - Topun ağzında hep biz (yargı) varız... Düşündünüz mü, neden? Sahi, neden?
Osman Arslan önce bir "öğrenci hikayesi" anlattı. - Çocuk iyi alır, pekiyi alır... Evde böbürlene, böbürlene "ben aldım" der... Ama zayıf alınca ne der? "Öğretmen verdi... Öğretmen bana taktı... Öğretmen hakkımı yedi."
- Sayın Başkan, öğrenci hikayesini yargıya uyarlayacak olursak... - Her davanın bir kazananı var, bir de kaybedeni... Davayı kazanan avukat, müvekkiline der ki: Ben kazandım. - Ya kaybeden avukat ne der? - Bir değil, birkaç şey söyler. - Ne gibi? Yargıtay Başkanı Osman Arslan, başladı saymaya: 1. Karşı taraf zengindi... Mahkeme ondan etkilendi. 2. Karşı taraf şahidi ayarladı. 3. Karşı taraf bilirkişiyi ayarladı. 4. Hakim rüşvet yedi. 5. Hakim, karşı tarafın avukatının akrabasıydı.
Evet, kazanan "ben kazandım" der. Kaybeden "türlü, çeşitli" sebepler bulur. Ve sonunda konu Yargıtay'a gelir. Yargıtay'da da her davanın "bir kazananı" olur, bir "kaybedeni." Ya bu defa "taraflar" ne derler? Yargıtay Başkanı'na sorduk. Osman Arslan: - Kazanan yine aynı şeyi söyler: Ben kazandım. - Ya kaybeden? - Kaybedenin söyleyeceği iki şey kalmıştır: 1. Yargıtay dava dosyasını iyi incelemedi... Yargıtay üyeleri iyi okusalardı, bu kararı vermezlerdi. 2. Karşı taraf Yargıtay'a da uzandı... Oraya da menfaat sağladı.
Osman Arslan: - Herkese söylüyorum, yargıyı yıpratmayalım... Bağımsız yargı, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu... Türkiye bunun mücadelesini verdi... 1960, 1971 ve 1980 müdahalelerinde bile adli yargıya dokunulamadı... Dokunulmadı demiyorum, dokunulamadı.
|