Şu sıralar herkesin dilinde bir Formula 1'dir gidiyor. Senelerdir televizyon karşısına geçip, hayran hayran seyrettiğimiz Formula 1'in Türkiye'de yapılacağını duyunca hepimiz heyecanlanmıştık. Türkiye'ye yeni bir kanaldan daha dünyaya bağlanıyordu... Ancak ne olduysa oldu ve yarışın yapılacağı Ağustos ayına yaklaştıkça su bulanmaya, daha önce formül ile Formula 1'i karıştıranların kafaları iyice karışmaya başladı. Formula 1'i Türkiye'ye getirmek her babayiğidin harcı değildir. Mümtaz Tahincioğlu başkanlığındaki Türkiye Otomobil ve Motor Sporları Federasyonu'nun (Tomsfed) ve İTO Başkanı Mehmet Yıldırım'ın bu konudaki çabaları yadsınamaz. Formula 1'in alınması kesinleşince bu kez de "Bunu nerede yapacağız?", "El rezil olacağız?", "Bu kadar paraya değer mi?" şeklindeki sorularla sorunlar dile getirildi. İşte böyle bir ortamda İstanbul Ticaret Odası çıktı ortaya ve pistin yapılacağı Kurtköy'deki araziyi aldı, inşaatı rekor hızda bitirdi. Hatta burnundan kıl aldırmayan patron Bernie Ecclestone bile pistin modernliği karşısında hayranlığını gizleyemedi. Bu süreçte klasik hastalığımız depreşmekte gecikmedi. Kamu harcamaları söz konusu olduğunda ortaya çıkan çeşitli yolsuzluk iddiaları da aldı başını gitti. İletişimin 3 C kuralına (yaratıcı, tutarlı, sürekli iletişim) uymadığı için, haklı ya da haksız, İTO bu krizi iyi yönetemedi. İddialar ayyuka çıktıktan sonra apar topar bir basın toplantısı düzenlemek zaten geç kalınmış bir hareketti. Şimdi yapılması gereken Formula 1'den sorumlu bir sözcü belirlemek, düzenli yapılacak iletişimin nimetlerinden yararlanmak, tarafları ve kamuoyunu sürekli aydınlatmaktır.