| |
CHP'ye haksızlık
İzleyen okuyucular bilir, her seferinde sosyal demokratlara oy verip, her seferinde sandıkta dayak yemek, bende bağımlılık haline gelmiştir. Kaç kere sandığa, artık bunlara oy vermeyeceğim diye gittim, yine de yapamadım. Oy kulübesine girdiğim zaman, kendimden geçiyorum, ne irade kalıyor ne kararlılık, artık SHP mi olur, CHP mi olur, adının içinde (H) olan bir parti gördüm mü basıyorum kaşeyi çıkıyorum. Tamam, kendimin "hayatı kaymış bir seçmen" olduğunu kabul ediyorum ama medyadaki CHP uzmanları ile sosyal demokrasi analizcilerinden öğrenecek bir şey olmadığını da biliyorum. Geçen hafta idrak ettiğimiz "demokratik" kurultay vesilesiyle, kaç milyon CHP makalesi okuduğumuzu sayamadım. Hepsi de şöyle bitiyordu: Kardeşim, CHP muhalefet edemiyor! Efendim bir muhalefet stratejisi yokmuş, lokal ve uluslararası politikaları yeterli değilmiş, falan filan... İyi güzel de kardeşim, niye muhalefet edemiyor, onu yazsanıza.. İşte size ilgi çekici bir teklif: CHP'nin başından Baykal'ı alın, tepesine istediğiniz lideri koyun. Hatta gücünüz yetiyorsa, tutun Recep Tayyip Erdoğan'ı koyun. CHP yine de yine dişe dokunur bir muhalefet çizgisi oluşturamaz. Çünkü: Konjonktür değişti! Siyaset belirleyiciler ve stratejinin aktörleri değişti. O kadar değişti ki, bakınız bugün, Ülkü Ocakları'ndan CHP'ye tebrik telgrafları gelmeye başladı. Türkiye'de bugün, ana muhalefeti Avrupa Birliği üstlenmiş durumda artık. Dikkatli bakın! Erdoğan Hükümeti, çoğunlukla geldi. İcraatlarını gerçekleştiriyor. Yakında bir seçim yapsa daha büyük çoğunlukla iktidarı sürdürecek. Peki, Erdoğan hükümetinin bütün yasal ve pratik icraatlarını kim denetleyip, eleştirilerini kim ortaya koyuyor? Avrupa Birliği organları koyuyor. Erdoğan hükümeti, gerek bütçe hareketlerinde, gerekse taktik ve stratejik adımlarında en çok hangi görüş, düşünce ve önerileri dikkate alıyor? AB'nin görüşlerini dikkate alıyor. Düne kadar 'dış dinamik' olarak adlandırılan Avrupa Birliği, müzakere sürecinin hızlanması ve derinleşmesiyle paralel olarak giderek ciddi bir 'iç dinamik' haline gelmektedir. Çoğulcu demokratik ortamda ana muhalefetin asıl görevi, iktidarı sürekli yıpratmak değil de, yanlışların ve eksiklerin altını çizmekse, bunu AB'nin zaten yaptığını görmemek olur mu? Avrupa Birliği projesinin özgün yapısı, Birliğe yerel iktidarlar üzerinde inisiyatif tanımıyor mu? Birlik de bu inisiyatifi kullanmıyor mu? O vakit CHP'ye ne kalıyor? Siyaset yörüngelerindeki bu sapma, kendisine muhalefet argümanları yaratma ihtiyacı içinde kıvranan CHP'yi, inşallah AB'ye muhalefet noktasına sürüklemez. Ama sürükleyebilir de.. Önümüzdeki süreçte, Avrupa Birliği'ne muhalefet ideolojisi güçlenecek ve politik arenada kendine bir taşıyıcı lokomotif arayacaktır. Deniz Baykal, en ciddi politik dönemece girdi.
|