| |
Devlet ve kuzgun
Washington'da "Başkan Bush'un üç ayda ikinci sandık zaferi" diye değerlendirilen Irak seçimlerinde fotoğrafın bütününe bakıldığında, olumlu unsurlar epey ağır basıyor. Her şeyden önce katılım oranı en iyimser tahminlerin bile üstünde. Yüzde 60'i geçeceği kesin. Düşünün, ABD başkanlık seçimlerinde bile bu orana ulaşılamadı! Sünniler'in ciddi bir bölümü, terör örgütlerinin ölüm tehditlerine, ulemanın boykot çağrılarına rağmen vatandaşlık görevini yerine getirdi ve "Demokrasi kamikazeleri" olarak övgüyü hak etti. Bu da teröristler ve direnişçilerin Sünni toplumda aslında son derece sınırlı etkiye sahip olduklarını ortaya çıkardı. Türkmenler yüksek katılım için Kürtler'le yarıştılar. Böylece Bağdat'taki parlamentoda seslerini gür duyuracak bir gruba sahip olma şansını yakaladılar. Irak'ta 1953'ten bu yana ilk kez çok partili seçim yapılmasına rağmen, uluslararası standartlar tutturuldu: Hile görülmedi. Usulsüzlükler ise köklü demokrasiye sahip nice ülkenin bile altında kaldı. Ve sonuçta Irak, bölgede Türkiye ve İsrail'den sonra demokratik rejime sahip üçüncü ülke oldu. Arap dünyasında ise kralların, şeyhlerin, emirlerin, diktatörlerin uykularını kaçıracak bir ilke imzasını attı.
Kriz için yazı bekleyin Ancak Türkiye'deki değerlendirmelerde bu olumlu unsurlardan çok, haklı kaygılarla, "Kerkük kavgası" ile "Kürtler'in bağımsızlık düşleri" ön plana çıkıyor. Bunda elbette Barzani ve Talabani'nin kışkırtıcı, hatta meydan okuyan demeçlerinin büyük payı var. Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin geçtiği Kerkük'ün Kürt bölgesine dahil edilmesi, bugün için sözkonusu değil. Konu yaz aylarında baş ağrıtacak. Irak'ta bundan sonraki süreç iyi izlenmeli: Sonuçlar kesinleştikten sonra toplanacak Ulusal Meclis'i iki görev bekliyor. İlki devlet başkanı ile iki yardımcısını seçmek. Onlar da yeni başbakanı atayacaklar. İkincisi 15 Ağustos'a kadar yeni ve kalıcı anayasayı hazırlamak. Bu anayasa 15 Ekim'den önce halk oyuna sunulacak. Kabul edilirse 15 Aralık'tan önce genel seçime gidilecek ve en geç yılın sonunda yeni hükümet göreve gelmiş olacak. Parlamentoda Anayasa görüşmelerinin en kritik bölümünü, Irak'ın yapısıyla ilgili tartışmalar oluşturacak. Geçici anayasada yer alan Irak modelinden geriye dönüş olması zor. Ancak sorun, "Nasıl bir federasyon" öngörüleceği. En büyük gruba sahip ve Irak tarihinde ilk kez iktidar şansı yakalayan Şiiler'in savunduğu gibi güçlü merkezi yönetime dayalı federasyon mu, yoksa Kürtler'in istediği gibi "Gevşek" federasyon mu? Kürtler "Merkezi yönetimin sadece savunma, dış politika ve maliyeden sorumlu olmasını, geri kalan tüm yetkilerin bölge hükümetine bırakılmasını" istiyorlar. Niyetleri bu "tüm" sözcüğünde gizli. Zira tümün içine doğal kaynaklar da girecek. Yani petrol. Kerkük sorunu da işte o zaman olanca yakıcılığıyla gündeme gelecek. Ve iki olasılıkla karşılaşılacak. Ya Kürtler kazanacak ve Türkiye -en hafif ifadeyle- ayağa kalkacak. Ya Kürtler kaybedecek ve Bağdat'taki parlamentodan çekilecek. Bu da fiili bağımsızlık anlamına gelecek. Tabii Kerkük'le birlikte. Bakalım Ulusal Meclis bu "Ya devlet başa ya kuzgun leşe" açmazına nasıl çözüm bulacak? Tabii Irak "başarısıyla" Ortadoğu'yu demokratikleştirme hedefine daha inançla sarılan Bush yönetimi de...
|