* İki ay önce Sistem Organizasyon adıyla bir şirket kurdunuz ve sizin gibi eski Koç yöneticileriyle ortak oldunuz. Ne yapıyorsunuz? Biz bildiğimiz işi yapalım dedik ve emekli olunca, eski dostlarım ve Koç'ta da bir dönem birlikte çalıştığım Bülent Gönç ve Yaşar Eroğlu'yla bir şirket kurduk. Bir model geliştiriyoruz şimdi. Esas amaç yatırılan kaynakların optimizasyonu. Yatırımcı yatırdığının en kısa sürede geri dönmesini bekler. Bunun için tabii binlerce aksiyonu yapması lazım. Bir de uluslararası boyutu var işin. Biz şimdi işin röntgenini çekiyoruz. Nasıl gidip, vücudun her tarafını MR çektiriyorsunuz. Tıpkı onun gibi, iş hayatında da şablonu otutturduğunuz zaman o röntgenin, sorun gördüğünde size sinyal vereceği bir metod bu. Bilgisayar ortamında bir takım sorularla cevapları karşılaştırarak şirketteki hastalığı gösteriyor. O zaman çözüm yolları da kolay oluyor. Sermayedar yatırdığı paranın en kısa sürede dönmesini bekliyorsa, bakıyoruz acaba şirkette organizasyonu da ona göre kurdu mu? İnsan kaynağını ona göre belirledi mi? Raporlama sistemi bu isteğe cevap veriyor mu? Bilgi sistem altyapısı yeterli mi? Kurumsal yönetim tarzı buna olanak sağlıyor mu?
* Yani siz bir şirkete giriyorsunuz ve örneğin 3 ay içinde bütün birimlerin fotoğrafını çekip, sistemi tamamen değiştirip, sorunları çözerek çıkıyorsunuz öyle mi? Evet aşağı yukarı bu dediğinizi yapmak üzere yola çıktık. Müşterilerimize zaten bu işin bir danışmanlık olmadığını söylüyoruz. Proje alıp çalışıyoruz. Yoksa danışman almak, sadece fikir sorup, ister yaparım ister yapmam demek. Danışmanı minimize eden bir yaklaşım. Biz şirket içindeki proje ekibiyle çalışıyoruz ve o ekibin içinde yetkinliği yüksek bir proje liderinin olmasını şart koşuyoruz ki sözü dinlensin.