Tsunami ve küreselleşme
Asya'daki tsunami felaketi dünyayı bir anda şok etti. Kaza kurbanlarının sayısı 250 bin olarak tahmin ediliyor. Bu güne kadar gördüğümüz en büyük doğal felaketlerden biri. Tsunami bir taraftan bu kadar büyük zarar ve can kaybına neden olurken diğer taraftan da küresel bir dünyada yaşadığımızı hepimize hatırlattı. Dünyadaki fakirliğin, yoksulluğun ve çaresizliğin resmi bir kez daha çekildi. Beynimiz yeniden uyarıldı. Dünya liderlerinin dürtüsü ile bütün ülkelerde yardım kampanyası başladı. Medya konuya derinlemesine girdi. Küreselleşmenin yumuşak karnı olan dünyadaki gelir dağılımı eşitsizliği, bütün ihtişamı ile gözler önüne serildi. 1990'lı yılların başında ivme kazanan küreselleşme olgusu, önce platonik olarak gündeme girmişti. Sonra görüldü ki, dünya nüfusunun % 15'i zengin, % 85'i ise fakir olmak üzere iki gruba bölünmüş. "Bu dengesizlik nasıl düzelir?" sorusunun sorulması ise geçen yüzyılın sonunu buldu. Unutmuyorum, ilk G-20'ler toplantısıydı. Zaman 1999 yıl sonu, mekan Berlin Maliye Bakanlığı binasıydı. Akşam yemeğinde konu, küreselleşmedeki bu dengesiz gelir dağılımının nasıl düzeltileceğiydi.. İngiltere Hazine Bakanı Gordon Brown çok ilginç bir yaklaşım ortaya koydu. Dedi ki, "Önce neredeyiz, onu saptayalım. Sonra ne yapabiliriz, bunu belirleyelim. Bunun sonucunda da 2015 yılında nerelere gelebileceğimize ilişkin somut hedefler tespit edelim. Sonra da her toplantıda gelişmeleri gözden geçirelim". Bu yaklaşıma karşı bazı ülkelerin yanıtı ilginçti. Başta ABD olmak üzere bazı ülkeler, "Küreselleşmede hakim olan piyasa mekanizmasıdır. Bu sistemde gelir dağılımını düzeltecek araç, subvansiyonlar veya direkt yardımlar değil fiyat mekanizmasıdır" görüşünü savundular. Anlayışlarına göre, piyasa gereğini yapacak, etkin olanlar ve teknoloji geliştirenler % 15'lik zenginler bölümüne girebilecekti. Bunun gerçekleşmeyeceği, gerçekleşse bile uzun yıllar alacağı baştan belliydi. Sonra devreye Birleşmiş Milletler girdi. Konuyu somut önerilere ve hedeflere bağlamak için "Bin yüzyılın hedefleri" projesi geliştirildi. Bu proje de hasır altı edilirken, Asya'daki tsunami felaketi ortaya çıktı. Dünya kamuoyu bir anda uyandı. Tüm insani duygular harekete geçti. Paralar toplandı. Felaket bölgesine ulaştırıldı. Tam bu sırada, Prof. Jeffrey Sachs'ın başkanlığını yaptığı bir çalışma grubu raporlarını yayınladılar.Önemli bir iktisatçı, düşünür ve ilginç kişiliğe sahip Jeffrey Sachs, raporunda konuyu somuta indirgedi. Önerilerini ortaya koydu. Ona göre yardım miktarından daha çok, bu yardımların doğru yerde kullanılıp, kullanılmadığı önemliydi. Paraların yoksul ülkelerde veya bölgelerde sağlığa, eğitime, beslenmeye ve altyapıya gidip gitmediği kontrol edildiğinde ve bu konularda uluslararası işbirliği gerçekleştiğinde, 2015 yılına kadar önemli yol alınabilecekti. Tsunami ile bilinçlenen dünya, iyi bir ivme yakaladı. "Bir musibet bin nasihatten iyidir" genellemesini haklı çıkaracak ilerlemeler kaydedildi. Bu ivme sürdürülmesi, gelişmiş ülkelerin milli gelirlerinin yılda yüzde yarımını bu amaca tahsis etmeleri ve bunu da yerine getirmeleri durumunda, dünyanın çehresi değişecek gibi görünüyor. Küreselleşmenin ayıbını da yok etme fırsatı ne yazık ki, tsunami felaketi ile yakalandı.
|