|
|
|
|
|
Mutlu entelektüel yok hepsinin içi çürümüş
|
|
"Kalbin Zamanı" beklenen hasılatı yapamayınca gözler Hülya Avşar'a çevrildi. Yönetmen Ali Özgentürk'ün "Halk artık onu sevmiyor" dediği Avşar, aksine bu filmiyle ödül bekliyor.
Eğer benim popülariteme güvenilerek film yapılıyorsa Ali Özgentürk'ün adına yazık. Enteller beni reddetti, ben de onları. Mutlu entelektüel görmedim. Hep yakınıyorlar. Hayattan başka beklentim yok. Her şeyin en iyisine sahibim, neden mutsuz olayım? Ben de insanım. Eğer aşkı hissedersem, tabii ki dolu dolu yaşamak isterim...
Bütün entelektüellerin içi çürümüş
"Kalbin Zamanı" adlı filmdeki performansıyla beğeni toplayan ama filmin yönetmeni Ali Özgentürk'ün hışmına uğrayan Hülya Avşar, eleştirilere cevap verdi. İşinin tanıtım yapmak olmadığını söyleyen Avşar, filmden kendi adına memnun. Bu yıl ödül almak isteyen Avşar, "Artık yeter, çareleri yok verecekler" diyor. Entelektüelleri ise karşısındakileri hiç tanımadan yargılamakla suçluyor.
Onunla röportaj yapmak her zaman keyiflidir. Çünkü sorulacak çok soru vardır ve sorduğunuz sorulara kaçamak yanıtlar alma ihtimaliniz yoktur. İçinden geçenleri hiç saklamayan Hülya Avşar yine dobra dobra konuştu. Söyledikleri tartışılabilir, polemiklere neden olabilir ama hiçbir şey şu gerçeği değiştirmez: Birileri Hülya Avşar'ın hayatını doğrularıyla-yanlışlarıyla izlemeyi çok ama çok seviyor...
* Çok sık eleştirilseniz de oyunculuktaki yeteneğinizin hakkı her zaman teslim edilir. "Kalbin Zamanı" filmi için de aynı durum söz konusu. Filmle ilgili eleştiriler bir yana, sizin oyunculuğunuza övgüler var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz filmi? Oyunculuğumdan çok memnunum. Bu filmde kendimi çok sevdim, ki ben kendimi çok eleştiririm. Film amacına ulaşıyor.
* Filmi 40 bin kişi izlemiş. Az sayıda izleyiciye ulaşmak, amacına ulaşmak mı oluyor? İnsanımız artık sinemaya giderken başka şey arıyor. Beklentiler çok farklı hale gelmiş. Ama her zaman beklentiye göre hareket etmemek lazım.
* Peki eksik olan ne? Neden Vizontele ya da Gora milyonlarca izleyici topluyor da Kalbin Zamanı ancak 40 bin kişiye ulaşabildi? Bir tarafta trend olan vardır, diğer tarafta da klasik olan. Bizim yaptığımız iş klasik. Eğer amaç trende göre hareket etmekse, "Hababam Sınıfı" nda oynadım. O işte trende göre hareket ettim.
* Ali Özgentürk filmin promosyonunu yeteri kadar yapmadığınızı, eskisi kadar sevilmediğinizi söylemiş. Filmin ticari başarı ya da başarısızlığının sizin üzerinize kurulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bence Ali Özgentürk çocuk gibi. Onun söylediği şeylere yanıt vermek istemiyorum. Benim işim oyuncu olarak onun hikayesinde canlandıracağım role tam konsantre olarak hakkını vermekti. Onun dışında oyuncu hiçbir şeye karışmaz. Filmin tanıtımını yapmak benim işim değil ki. Ben ne PR şirketiyim ne de pazarlama müdürüyüm. Ayrıca işine güveniyorsan fazla ortalarda dolaşmaya da gerek yok.
İŞİMİ DÖRT DÖRTLÜK YAPTIM
* Eğer film izlenmeyecekse o sorumluluk sanki size yıkılacak gibi algıladım... Tabii ki ama ben üzerime almayacağım. Çünkü ben bana düşen görevi dört dörtlük yerine getirdim. Ali Özgentürk de üzerine düşen görevi dört dörtlük yaptıysa, zaten her şey yolunda gider. Ayrıca ben Ali Bey'in bu filmi gerçekten başarılı çektiğine inanıyorum. O her ne kadar benim hakkımda "popülaritesini yitirdi' dese de... Eğer oyunculuğumla ilgili bir şey söyleseydi üzülürdüm. Popülerlik ne demek? Eğer benim popülariteme güvenerek film yapılıyorsa, Ali Özgentürk'ün adına ve sinemadaki o kadar yıllarına yazık.
* Artık anlaşılmayı ya da sizi eleştiren entelektüellerin sizi alkışlamasını bekliyor musunuz? Çünkü belli bir kesim sizi hep reddettti ve hala da reddediyor. Ama ben de onları hep reddettim. Onlar birçok şeyi yanlış yapıyor. Takdir ederken de abartıyorlar, yerin dibine sokarken de... Entelektüel olmayı da abartıyorlar. Entelektüel olmak için ne olmak lazım, onu da bilmiyorum. İnsanları bilmeden, tanımadan yargılıyorlar. Ben de onları her zaman reddettim. Niye reddettim? Gerçek entelektüel olduğum için reddettim. Entelektüellik bence çağdaşlıktır, güleryüzlülüktür, hem aydın olup hem mütevazı olmaktır. Bunların hiçbirine sahip olamayan insanlar bence entelektüel olamazlar. Ancak ve ancak kendilerine entelektüel olabilirler. Bu da onların hep mutsuz olmalarına neden olur. Zaten hep mutsuzlar diye düşünüyorum. Hiçbir zaman mutlu bir entelektüel görmedim. Ya işsizlikten yakınırlar ya evsizlikten... Sürekli bir şeyleri eleştirmekten içleri çürümüştür. Sürekli tepeden bakarlar...
* Türker İnanoğlu sizin son star olduğunuzu açıklamış. Buna ne diyorsunuz? Doğru. Ne diyeyim... (Gülüyor)
* Star olduğunuzun tahlilini nasıl yapıyorsunuz? Şöhret olmak, popüler olmak bana göre bir şey değil. Bana starlık sistemi çok uygun. Star gökyüzünde her zaman parlayan bir şeydir. Yaptığı hiçbir şey onun yerini oynatamaz. Starın ışığı vardır.
* Sizin ışığınız nedir? Bu Allah'ın bana vermiş olduğu bir şey. İletişimdeki gücüm diyelim. Gözlerimdeki elektrik, ruhumdaki enerji. Bunlar karşımdakine çok kolay geçiyor. Allah vergisi ışık yoksa, hiçbir şey olmaz.
* Hayattan ne bekliyorsunuz artık? Pek bir şey beklemiyorum. Gönlüm çok rahat. Manevi açıdan halletmem gereken pekçok şeyi hallettim. Bundan da mutluyum.
HER ŞEYİN EN İYİSİNE SAHİBİM
* Mutluluk, halledilmesi gereken şeyler listesinin tamamlanması gibi bir şey mi? Ben öyle bakıyorum. Ailemle ilgili, işimle ilgili bir takım problemleri halletmem lazım. Bir şeyleri yoluna koyman lazım.
* Bunlar günlük hayatın akışı. Ben duygulardan söz ediyorum... Memnunum ben. Sahip olduğum her şeyin en iyisi olduğuna inanıyorum. Bunun daha üstünün olduğunu hissetsem, o zaman mutsuz olurum.
* İnsanda sürekli arayış duygusu vardır. Siz her şey bitmiş gibi konuşuyorsunuz. Artık başka bir şey arayamayacağım. Hep şükrederim, Allah bugünlerimi aratmasın diye.
* Peki ya aşk? Eğer bunu hissedip de yaşayan insanlar varsa onları da takdir etmek lazım.
* Böyle bir duygunun eşiğinde olsanız siz de yaşar mısınız yoksa "proje" dışına çıkmaz mısınız? Ben de insanım. Öyle bir şey hissetsem tabii ki yaşarım. Ama aşkta da mantıklıyımdır. Değerse eğer, onu dolu dolu yaşamak isterim.
* Bu mantıklı haliniz evliliğinizde de hakim. Yaşadığınız olaylar sonrasındaki duruşunuz, bunu açıkça gösteriyordu. Bu mantık da topluma pek kabul edilebilir gelmedi... O olayda mantıkla duygular birbirine karıştı.
Duygu tabii ki var ama çocuğunuz var.
* Bakın yine mantıklı sesiniz konuşuyor... (Gülüyor) Aslında ben kendimi anlatamadım. Çok önemsemedim o olayı. Başıma gelen olayı gerçekten gülerek karşılıyorum. Çünkü biliyorum ki eşim tuzağa düşmüş, yakalanmış... Komik!
* Tuzağa düşmesi mi önemli, yapıyor olması mı? Tabii ki bunu yapıyor olması önemli. Ama ne yapabilirim? Bu tür şeyleri çok kaale almıyorum. Kimse kendini kandırmasın. 30 yıl bir adamın sadece karısının gözlerinin içine bakması mümkün değil ki... Ben kendimi hiç böyle kandırmadım. Her zaman, "İnşallah hissetmem" dedim. Yaparsa da geçicidir, bu erkeğin doğasında olan bir şeydir.
* Bu da sizin "mantıklı mutluluk" formülünüz... Gerçekleri baştan kabul edersen, üzüntü çekmezsin. "Evliliğimde başıma gelebilecek kötü şeyleri hissetmeden atlatabileyim" diye dua etmek lazım. Hayat boyu kadın ya da erkeğin birbirini hafiye gibi takip ederek yaşaması daha mı iyi? Bazı şeyleri görmemezlikten gelerek yaşamak daha güzel.
|
|
|
|
|
|
|
|
|