Medyada Sevr! (Yakın tarih medya dersleri 2)
Dün, 2003'ün hemen öncesinde, medyadaki "tek elli" yapının öyküsü vardı. "Türkiye medyasında Sevr" de diyebilirsiniz. Her şeyi teslim almaya dönük dayatma. Oldu; sonra bozuldu. Şimdilik. Star kaynaklı "şantaj, tehdit furyası" üstüne çok şey anlatıldı. Ama bu yapı hâlâ tahlile muhtaç. Aktörlerin de ders alması, "bir daha olmaması" için. O "Sevr" in, dünkü yazının girişindeki "sizler" i nasıl etkilediğine gelince..
Cumhurbaşkanı: Büyük medyanın istediği RTÜK yasasını geçirmiyorsunuz. Birden, kaça perde yaptırıp kaça ev aldığınız birkaç yerde manşette. Oldu, hatırlayın. Başbakan, hükümet: Medya karteli sizi kuşatmış. Her an bir talep. Kimini hallediyor, kiminde vaatle onları teslim alıyorsunuz. Hüsamettin Özkan ve Mesut Yılmaz, Bahçeli bunun kitabını yazarlar. Ecevit yazmasın. Yüzünde acınası bir ifadeyle, medyaya nasıl çaresiz teslim olduğunu bizzat gördüm. İş güvencesi çıkmasın, çıkarsa medya çalışanları dahil edilmesin diye, kızının nasıl manşete konduğunu Yaşar Okuyan hatırlar. Kendinizi iktidar sandınız; ama işlerini görünce, işiniz bitince çöpe. Olmadı mı? Üst düzey komutan: 28 Şubat'ta nasıl teslim olduklarını gördünüz. Medya büyük güç ama, korkusu var. Korkuyu istismar kolay. Hele tek kalemde bir sürü yayını etkilemek. Rakip medya: En büyük rakip Sabah zaten teslim olmuş. Çukurova medyasının ödü kopuyor. Cumhuriyet bile. Dağıtım tekel. Güç tekel. İsteyince, o güçten korkan bir üniversitede medyayı eleştiren web sitesi bile kapattırılıyor. İlan reklam veren: Karşınızda büyük medya karteli var. İlan ve reklamın yüzde 80'inden fazlası elinde. Vermeyecekseniz, kendinizi güvenceye almak için verecek; verecekseniz, dayatılan fiyatı kabul edeceksiniz. Bir haberle bitildiği günler. İş dünyası: TÜSİAD filansınız. Holding, şirketsiniz. O medya gücünü karşınıza almak ne kelime, çıkarlarınızı savunabilsin diye, yapışmışsınız. Başka sektörlerde belki rakibiniz onlar. Adaletsiz, "serbest piyasa" ya aykırı. Kabulleniyorsunuz; çünkü korkuyorsunuz. Borsa, bir haberle alt üst olabilir; o güç, haber desteğinde Borsa'da at koşturabilir. Bayi: Gazete, dergi alıp satacaksınız. Tek ana dağıtım şirketi; büyük medya tekelinde. Geçiminiz onun elinde. Teminat parası dayatıyor; çaresiz, ödüyorsunuz. Dağıtımdan payı keyfince tayin ediyor, üç beş kesiyor. "Şu gazeteyi önde sergile, şunu tezgâh arkasında." Baş üstüne! Haber kaynağı, konusu: Kaynağın kaymağı hükümete. "Haber" diye bir sürü manipülatif, patrondan geçirmece, genel yayın yönetmenine yedirmece, temsilciye tutturmaca şey dolaşımda. Alternatif haber kaynakları kuru. İlişkiniz iyiyse, aynı anda, bir sürü yerde, size kıyak. Yok, gıcık olunmuşsa, yandınız. Medya yöneticisi: İyi makam. Hem iktidarcılık oynayıp hem servet yapma imkânı. Kraldan çok kralcı, iş takipçisi ve gazeteciden başka her şeysen, yerin sağlam. Kalem satmak bir yana, ruhunuz satışta. Bir kaydınız mı "hiçbir şey" olma korkusu azdırıyor. Medya çalışanı: Sendika yok. Güvence yok. Kartelde anlaşma var. Bir yerden ayrılan, çıkarılana başka yerde iş yok. Gazeteci aleyhine yasalar, çalıştığı kurumların gücüyle çıkıyor. Siz yapmamayı öğrenene dek, bazı haberler hiç koyulmuyor. Ya yalakalaşarak sistem adamı haline geliyor, ya içinizde öfkeyle yapabildiğinizi düzgün yapmaya çabalıyor yahut kapı önündesiniz. Sansürün gölgesinde, oto sansürün göbeğinde çırpınıyorsunuz. Okur izleyici: Siz de... Sansürün gölgesinde, oto sansürün göbeğinde çırpınıyorsunuz. Bilginiz, zihniniz yamuluyor. Bazı şeyleri yanlış biliyor, bazı şeyleri hiç görmüyor, öğrenmiyor, bilmiyorsunuz. Sizi işsiz bırakacak, iflas ettirecek "ekonomik kriz" belliyken bile, medya "ekonomi harika" diye pazarlamada. Çoğunluğun sorunlarıyla değil, büyük medya gücünün azınlık fırçasının renkleriyle boyanıyor beyniniz.
Demokrasi olmaz Bu manzara ayniyle vaki oldu. En tehlikeli baskı, tehdit, zihin şekillendirme ameliyelerinden biri. Bu ülke öyle çukura düştü. Çoğunuz düştünüz. Medya da düştü. Gücü büyüyenlerin itibarı yerlere düştü. Böyle bir sistem "demokrasi" olamaz; öyle bir medyayla "demokrasi" olamaz. Bir daha öyle bir kartele teslim olunamaz. Bir gün, ihtiraslarıyla birlikte herkes ölecek; geriye vahşi bir nam kalıp kalmayacağının bu dünyada da muhasebesi olmalı! Sözüm oraya da, buraya da, şuraya da!
|