| |
|
|
Eski hukuku yok etti, yenisini de oluşturamadı...
Dünyada en çok Nobel ödülünün kazanıldığı, en çok buluşun yapıldığı, en fazla kitabın yayınlandığı, en iyi üniversitelerin ve gazetelerin bulunduğu, en seçkin beyinlerin göç ettiği Amerika Birleşik Devletleri'nde, Beyaz Saray'da da dünyanın sade en güçlü değil, en etkileyici politikacısının başkan olarak bulunması gerekir. Buna karş, ikinci dönemi için yemin ederek göreve başlayan Başkan George W. Bush, şu anda dünyanın en az beğenilen politikacısı. Oysa dünya, ABD'nin tek süper güç olduğunu kabullenmiş durumda. Eski ideolojik düşmanlar olan Çin ve Rusya bile, ABD'yi globalleşmenin güvencesi olarak görmekteler. "Avrupalılık"ı, dünyaya bir alternatif olarak sunmaya çalışan AB köktencileri bile, Amerikasız bir dünyanın kendileri için de güvensizlik anlamına geleceğini biliyorlar. Yani sorun Amerika'nın üstün ekonomik ve askeri gücü değil. Bu tarihi bir gerçek şu anda. Ayrıca bu askeri gücün Bosnalı Müslümanları soykırımdan kurtarmak için de kullanıldığını kimse unutmadı ki. Sorun, Bush'un simgelediği, hukuk ve düzen anlayışı... Daha doğrusu, hukukun ve düzenin global anlamda yok edilmişliği şu andaki en büyük sorun... Tarihte bütün süper devletler, kendilerince bir barış düzeni kurdular. Ama şu anda "Pax Americana"nın böyle bir düzeni ve bir hukuku yok. Bush yönetiminin neyi suç saydığı, hangi nedenle hangi devleti düşman ilan edeceği, üstün askeri gücünü kime karşı neden kullanabileceği belirsiz. 2'nci Dünya Savaş'ndan Irak'a karş müdahalenin başlamasına kadar dünya barışının hukukunu temsil eden Birleşmiş Milletler, şimdi sadece bir çevre koruma ve doğal felaketlere yardım örgütleme kuruluşuna dönüştü. "Devlet" sadece kendisine yönelik tehditlere karş caydırıcı güce sahip bir örgütlenme değildir ki. Devlet aynı zamanda, kendi toprakları içinde, hukuk dışı örgütlenmeleri de önler. Bu örgütlenmelerin, iç ve dış barışı tehdit eden eylemlerine de izin vermez. Oysa şu andaki Bush yönetimi, Taliban'a benzer bir yapıda, uluslararası meşruiyetleri hiçe saymakta. "Demokrasi getiriyoruz" gerekçesi ile, insan hakları ve özgürlükler, Amerika içinde bile çiğnenmekte. Yaratılan çifte standartlar sonucu, Suudi Arabistan'daki, Pakistan'daki veya Kazakistan'daki otoriter rejimler meşru, Küba'daki, Kuzey Kore'deki, İran'daki, Suriye'dekiler ise meşru değil gibi sunulmakta. Dünyanın en eleştirici, en üretken beyinlerinin ve en özerk kurumlarının bulunduğu Amerika'nın, bu yapıyı taşması anlaşlır gibi değil. Belki de taşyamayacak. Zamanında Nixon'un "Watergate" ile, seçim beklenmeden tasfiye edildiği gibi, Bush da belki benzer serüvenleri yaşayacak Washington'da. Şu ana kadar bölgemize istikrarsızlıktan ve kararsızlıktan başka bir şey getirmedi George W. Bush.. "İran'a mı Suriye'ye mi saldıracak" benzeri dehşet veren spekülasyonların gölgesinde, ikinci dönemine yemin ederek başladı özetle.
|