'Avrupa İslamlaşacak mı'
Biz, yoğunlaşan misyoner faaliyetleri yüzünden gençlerimizin din değiştirmekte oluşundan ve bu gidişin ciddi boyutlara varmasından endişe ederken batılı bir 'akil adam' da Hıristiyanları uyarıyor: - Yakında Müslümanlar Avrupa'da çoğunluk olacak. Bu 'akil adam', Kissinger'dan Huntington'a kadar pek çok 'derin' Amerikalının mürşidi Bernard Lewis. İlginç bir geçmişe sahip üstat hemen her zaman gizli servislerle de çok içli dışlıdır. ABD 'Düşünce Kuruluşları' için her zaman bir yıldız olan profesör, dünyanın gidişatında söz sahibi çevrelere yön veren beyinlerden biri sayılıyor. Nitekim 'Medeniyetler Çatışması'nın gerçek fikir babası da Huntington değil Lewis. Artık bu çatışma beklentisinin bir tezgahı ilan etmek mi, yoksa mütefekkirce bir öngörüde bulunmak mı olduğunu Allah bilir. Fakat öyle veya böyle; biz üstada hüsnü zan besleriz. Fransa'da Ermenilerin sözde soykırım iddialarına karşı çıkarak sembolik de olsa cezalandırıldığı için ünlü tarihçi Türkiye'nin gönlünde özel bir yere sahip. Lewis İtalyan La Republica'da yayınlanan mülakatında şöyle diyor: - Avrupa'daki Müslüman varlığı giderek daha da önem kazanıyor. Göç ve demografideki bu eğilim devam ederse pek yakında çoğunluk Müslümanlardan oluşacak. Madem ki demokratik bir yapımız var, bu olgunun siyasi bir faktöre dönüşmesi de mümkün. Doğrusu bu 'uyarı' fazlasıyla 'Medeniyetler Çatışması' kokuyor. Bu satırların altındaki gizli metin şöyledir: - İslam bir öcüdür. Ona karşı dikkatli olmak lazımdır. Müslümanların yolunu kesmezseniz bir gün gelir onlar sizi idare eder. Haçlı azgınlığı dünyada ve Avrupa'da yükselirken bu beyanlar iç açıcı değil. Ayrıca; Türklerin dostu Lewis, Türkiye'nin AB üyeliğinin gündemde olduğu bir sırada bu 'Müslüman Çoğunluk' lafını ortaya atarak bir bakıma arabamızın tekerine taş koyuyor. Çünkü Lewis etkin bir adam. Bir Musevi olarak Hıristiyanlara böyle bir uyarıda bulunması herhalde pek çok Avrupalıya 'tarafsız sesin ve sağduyunun tespiti' gibi görünecektir: - Bakın adam ne söylüyor, biz bir de Türkiye'yi aramıza almaktan söz edebiliyoruz. Ne yazık ki, üstat bu mülakatında yer yer, fikir adamı değil de militan gibi konuşmaktan kendini alamamış: - Batı ile İslam arasında bazı konularda değerler uyuşmazlığı yaşanmaktadır. Bunların başında da kadının konumu var. İslam 4 kadının eş olarak alınmasına izin verirken, Hıristiyanlık ilk dönemlerden beri tek eşlidir. Batı'daki ilerlemenin de bundan kaynaklandığı kanaatindeyim. Nedense Musevi aydınların İslam ile Hıristiyanlık arasında mukayese yapmaya çok hevesli olduklarını biliriz. Çoğu zaman da bu mukayeseyi İslam'ın aleyhine noktalamaya meyillidirler. Arada Hıristiyanlığa da öylesine övgüler düzerler ki İncil yerine Tevrat'a inandıkları için pişman olduklarını sanırsınız. Açıkçası, Bernard Lewis çapında bir adamın böylesine ucuz sokak yargıları ile iki uygarlığı mukayese etmesi, insanı şüphelendiriyor. İslam dört eşe izin veriyor, Hıristiyanlık tek eşli; Batı bunun için ileri! Eğer öyleyse; İslam uygarlığının yükseliş dönemlerinde; Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı çağlarında Müslümanların ileri oluşunu nasıl açıklayacağız? Kaldı ki çok eşlilik Hıristiyanlık'ta da fiilen vardır. Halen Hıristiyan dünyasında, nikahlı eşten başkalarıyla yaşanan bolca ilişkileri hangi çuvala sokacağız?
SSCB'nin yıkılışından sonra kendisine 'düşman' belirlemek bakımından kısa bir süre şaşkınlığa düşen Batı'ya 'Yeşil Tehlike'yi öneren beyinler, her fırsatta İslam merkezli bir çatışmanın varlığını veya var olacağını vurgulayıp duruyorlar. Bu tür kaşımalar tırmandıkça ister istemez yeryüzünün herhangi bir coğrafyasında yeni bir savaş için hazırlık yapıldığı hissine kapılıyorsunuz. Bazı durumlarda aydınlar, silah tüccarlarından daha ateşli savaş çığırtkanlığı yapabiliyorlar. Nitekim bugün çok saygın bildiğimiz ve eserlerini okuduğumuz pek çok yirminci yüzyıl aydını ve sanatçısı, Soğuk Savaş yılları boyunca Batılı gizli servislerde çalışırken sık sık şahin hamleler önermişlerdir.. Bu aydının soyu tükenmiş değil.
|