On yılın şarkısı!..
Yarın yılın son günü.. 2004 bitiyor.. Bizim içinse, 1994'ten 2004'e uzanan bir maceranın son günü yarın.. On yıllık bir şarkının ya da.. Çoğu zaman düşündüren, kimi zaman öfkelendiren, bazı bazı hüzünlendirip boğazımıza düğümler tıkayan, arada bir de güldüren, gülümseten bir şarkı.. Siyaset Meydanı şarkısı, on yılı geride bırakıp; 2005'le birlikte kendi "yeni on yıl"ına adım atacak.. Ve biz bu gece, geride kalan on yılın şarkısını söyleyeceğiz yeniden.. Hafızalarımızın tozlu galerilerinden; eski düşünceler yumağını; eski kızgınlıklarımızı, eski kırgınlarımızı, eski hüzünlerimizi ve eski "neşe-i muhabbet"lerimizi çıkarıp kendi geçmişimizle hesaplaşacağız. Ya da helalleşeceğiz mazimizle.. Ki o mazi; hepimizin mazisidir bir bakıma.. Türkiye'nin mazisi.. Mehmet Altan'ın da dediği gibi; Siyaset Meydanı'nın son on yılını hatırlamak isteyenler Türkiye'nin son on yılına bakmalıdır... Ama Türkiye'nin son on yılını görmek isteyenler de Siyaset Meydanı'nın son on yılına çevirmelidir bakışlarını.. Hayatımız orada yaşanmıştır uykusuz gecelerde..
Bu gece bir nostalji rüzgârı esecek Siyaset Meydanı'nda.. Yalnızca, "o" meydanda; bazen kızgın toz bulutları, bazen serin bir meltem gibi havada uçuşan sözleri hatırlamayacaksınız ekrana geldikçe.. Ama aynı zamanda birkaç kuşağın birden "yaşam tarzı"nı değiştiren, gecelerin uykusuzluğuna alıştıran her bir programda, kendi yaşanmış "an"larınızı da hatırlacaksınız kimbilir.. "İslam ve sanat tartışmasını seyrettiğimde üniversiteye yeni başlamıştım; Diyarbakır'daki Güneydoğu programında nişanlanmıştım; Ahmet Altan'la Zekeriya Beyaz tartışırken işimden ayrılmıştım" diyeceksiniz.. Hayatınıza Hüseyin Hatemi ve Gönül Çil girdiğinde nerede olduğunuzu hatırlamakta zorlanacaksınız belki de.. Lakin, Türkülerin Türkiyesi'nde Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük korosunun seslendirdiği ezgilere coşkuyla eşlik ettiğinizi bir çırpıda anımsayacak; Barış Manço'nun milyonlarla birlikte söylenen şarkılarında buğulanan gözlerinizin ekranı güçlükle seçtiğini mutlaka hatırlacayaksınız. Bu gece, hepimizin on yılının resmi geçecek ekrandan, Siyaset Meydanı'nın "uzuuun", çok uzun şarkısının eşliğinde.. Hatırlayacaksınız..
Söylemek bize düşmez ama.. Söylenenlerden biliyorum ki, Siyaset Meydanı "pandoran kutusu"nu açmıştı Türkiye'de.. Söylenmedik sözler söylenir olmuş, tabular parça parça edilmişti. (Bu akşamki program için, binlerce saat içinden -ister istemez- rasgele seçtiğimiz tartışmaları ayıklarken atv'deki genç editör arkadaşlarımız hayretler içinde kalmışlardı, bu sözlerin on yıl önce söylenebilmiş olmasına... ) Söylemek bize düşmez ama, yine söylenenlerden biliyorum ki, Avrupa Birligine giden yolda atılan "devrim" niteliğindeki adımların zihinsel cimnastiği on yıl boyunca Siyaset Meydanı'nda yapılmıştı.
Bendenizde ise, Siyaset Meydanı kubbesinde artık bir hoş sada olarak kalan, kaybettiğimiz dostların seslerinin yarattığı hüzün kaldı geride.. Bir de hep birlikte söylenen şarkıların taş bir plaktan gelircesine içimize işleyen derin izleri.. Bir arada, birbirimize tahammül ederek, birlikte yaşamanın "yegane" simgesiydi o şarkılar ki.. Başkaca kötü (!) bir maksadı yoktu işe bu mütevazı programın da... Değdi işte uykusuz kaldığımıza..
|