|
|
IMF anlaşmasında gözden kaçan nüans
Avrupa Birliği, Türkiye için artık uzun dönemli istikrarın çıpası oldu. Kısa zamanda çıpasız yapamayacağımıza göre, IMF'ye sarılıp gitmeye çalışacağız. Piyasalar da buna bakacak. Yetkililer, geçen hafta IMF ile 3 yıllık bir standby anlaşması için anlaştıklarını açıkladılar. Programın genel hatları, bir basın toplantısıyla kamuoyuna sunuldu. IMF Başkanı bu konuda bir basın bildirisi yayınladı. Bu açıklamalarda iki nokta dikkat çekiciydi. Birincisi, 17 Aralık AB kararının hemen öncesinde bu açıklamaların yapılması, "neler oluyor?" sorusunu akla getirdi. IMF'nin AB yetkilileri ile güçlü bilgi alışveriş ilişkileri içinde olduğunu bilenler, "bir şeyler oluyor, piyasaları sakinleştirelim" kaygısının bu açıklamalara kaynaklık ettiğini düşündüler. Brüksel'de 16-17 Aralık'ta yaşanan ve son anda "direkten dönen" gelişmeler, onların haklı olduklarını ortaya koydu. İkincisi, IMF başkanının basın açıklamasında kullandığı kelimelerdi. Türkiye ile prensip anlaşmasına varılmasında İngilizce, "agreement" yerine "understanding" kelimesini kullanması, IMF'yi yakından tanıyanların dikkatinden kaçmadı. Bunun anlamı "iş genelde tamam ama daha yapılacak çok ince işler var" noktasını işaretliyordu. Programın açıklanan ana hatları olan, * Sürdürülebilir büyümeyi sağlama, * İşsizliği azaltma, * Enflasyonu AB düzeyine indirme, * Bütçe açığını sıfırlama gerçekten özlenen ve gerçekleştirilmesi gereken konulardı . Ancak, bunun nasıl yapılacağına baktığınızda birçok ince işi bir arada görüyorsunuz. 1. Program yine kamu finansmanı ağırlıklı . Faiz dışı fazlanın milli gelire oranının % 6.5 şeklinde önümüzdeki üç yılda da sürdürülmesi bunun kanıtı. Vergi, sosyal güvenlik ve hatta bankacılık düzenlemeleri kamu finansmanının güçlendirilmesine yönelik reformlar olduğu kesin. IMF'ye genelde yöneltilen eleştirilerin başında gelen, ülkelere "fiskal odaklı program ısrarının" değişmediğinin kanıtı bizim programda da sergileniyor. Bu yılın başlarında Başbakan ile IMF Başkan Yardımcısı Krueger arasındaki % 6.5 oranı konusundaki tartışmalarda, IMF'nin galip çıktığı anlaşılıyor . Bu oranı tutturmanın ne kadar güç olacağını söylemeye gerek yok. Brezilya programında olduğu gibi bazı yatırım harcamalarının bu oranın dışına çıkarılıp çıkarılamayacağı da belli değil. 2. Programın başarısı gelecek dış kaynağa ve bunun büyüklüğüne bağlı. Özellikle, yabancı sermaye girişi hayati önem taşıyor. 3. Kamu yönetişimi, kayıtdışı ekonomi ve güvenilirliğin arttırılması gibi OECD'nin üzerinde durduğu hayati bazı yapısal reformlardan ' kaba çizgili açıklamalarda' söz edilmemekte. 4. Program başarılı olduğu zaman TL'nin değerlenmesi ve ödemeler dengesinin cari işlemler kalemini baskı altına alması şeklinde dalgalı döviz kuru rejiminden ortaya çıkan ikilemden bahsedilmiyor. IMF'nin "iç paranın değerlenmesine sempati ile bakması genel yaklaşımının" sorun yaratması olasılığının gözardı edilmemesi gerekir. 5. Bu kaba çizgilerin, Ocak 2005'te tamamlanıp, niyet mektubunun imzalanması biraz zor görünüyor.
|