|
|
17 Aralık sonrası 2005'in gündemi Kıbrıs ve iç siyaset
Yaklaşık bir yıldır ekonomiyi ve piyasaları yönlendiren 17 Aralık Zirvesi aşağı yukarı beklendiği gibi sonuçlandı. Karar bize göre ne beyaz ne siyah, orta bir yerde. Türkiye'ye ne tam hayır dendi ne de tam olarak evet. Temel kazanım müzakerelerin "tam üyelik amaçlı" olarak başlatılması. Bu çok önemli. * Ancak başlatılma tarihi 3 Ekim 2005. Yani gecikmeli. AB bu konuda sözünde durabilmiş değil. * Üstelik görüşmelerin "doğası gereği açık uçlu" olduğu hemen eklenmiş. Yani özel statünün yolu açık bırakılmış. * Müzakerelerin başlatılması Kıbrıs'ın dolaylı tanınma şartına bağlanmış. * Bir de kalıcı kısıtlamalar sadece işçilerin serbest dolaşımını kapsarken tarıma da genişletilmiş. * Ayrıca, 17 Aralık Zirvesi'nden hemen sonra Fransa ve Avusturya Türkiye'nin üyeliğini referanduma götüreceklerini açıkladı. * Zaten müzakereler Türkiye için çok zorlaştırılmıştı. 25 üyeli Hükümetlerarası Konferans müzakere edilecek 31 ana başlıktaki konu için hem başlatma hem tamamlama onayı verecek. Bu ülkeler içinde Kıbrıs Rum Kesimi de var.
17 Aralık kararı Bütün bunlar Türkiye'yi AB'de isteyenler olduğu gibi, istemeyenlerin de varlığını gösteriyor. Onun için 17 Aralık kararı net değil, hayır ile evetin karışımı bir şey. Bu açıdan Türkiye diğer adayların aldığı gibi, net bir müzakere takvimi alamadı ancak alabileceğinin de en iyisini aldı. Bir anlamda AB yolundaki kavşaklardan biri daha geçildi ama belirsizlik azalmakla birlikte bitmedi. 17 Aralık geçildiğine ve önümüze 3 Ekim 2005 tarihi konulduğuna göre, Türkiye'nin, ekonominin ve mali piyasaların gündemi değişir mi? Değişirse nereye doğru? 2005 yılını belirleyecek gelişmelere yeni neler eklendi?
Kıbrıs gündemi Müzakerelerin başlaması konusunda Kıbrıs koşulu var. Müzakereler 25 AB üyesinden oluşacak Hükümetlerarası Konferans şeklinde yürütüleceğinden 31 ana bölüm için açma ve kapama şeklinde 62 kez Güney Kıbrıs'ın onayı gerekecek. Yani görüşmelerin anahtarı Güney Kıbrıs'ın eline verilmiş. Bir anlamda Türkiye'nin AB yolunda ilerlemesinin kilidi Kıbrıs olacak. Buradan hareketle 3 Ekim 2005'e kadar Kıbrıs konusunda atılacak adımlar müzakereler konusunda da belirleyici olacak. Türkiye'nin gündemi yeniden Kıbrıs olacak. Ekonomide 2005'in performansını ve kaderini, mali piyasaların seyrini Kıbrıs konusundaki gelişmeler de etkileyecek.
İç siyasete dönüş 17 Aralık sonrası değişecek gündem maddelerinden biri de, iç siyaset. AB'den müzakere takvimi almış bir hükümet ve onun Başbakanı olarak Recep Tayyip Erdoğan, rüzgarı arkasına almış durumda. Hükümet icraatlarında bundan sonra kendini daha güçlü hissedebilir. Bunun YÖK, türban, orman arazileri gibi belli çatışma alanları yaratması gündeme gelebilir. Başbakan Erdoğan, AB'den müzakere takvimi almanın başarısını siyasi kazanca tahvil etmek isteyebilir. Bu, seçimden başkanlık sistemine kadar bazı seçenekleri gündeme getirebilir. Belki beklemediğimiz başka gelişmeler de devreye girebilir. Sonuç olarak bu konuda şu söylenebilir: İç siyaset geçmiş iki yılda görüldüğü ve özellikle 2004'de olduğu gibi, süt liman olmayacak. İç siyaset AB'ye ve Kıbrıs'a bağlı olarak yeniden hareketlenecek. Bu hareketlenmeler de ekonomiyi ve mali piyasaları önümüzdeki dönem çalkalayacak ikinci ana kaynak olmaya aday.
Sermaye hareketleri 17 Aralık'tan başlayarak 3 Ekim'e kadar geçecek dönemde üçüncü çalkalanma kaynağını ise sermaye hareketleri oluşturabilir. Bir kere, gerek reel sektörde gerekse finansal sektörde bazı fonların 17 Aralık tarihini beklemesi ve Zirve'den çıkacak sonuca göre hareket etmesi gayet doğal. Şimdi bu fonların harekete geçmesiyle piyasalarda ve reel sektörde bazı hareketlenmelere tanık olabiliriz. 17 Aralık Cuma günü borsa işlemlerine bakıldığında böyle bir alımın gerçekleştiği net olarak görülüyor. Türkiye'nin masadan kalkmaya hazırlandığı saatlerde fiyatların hızla düşmesi üzerine büyük miktarlı ve kararlı yabancı alımları ortaya çıktı. Şaşırtıcıydı. Sonra Türkiye'nin masaya dönmesiyle borsa toparlandı. Kararlı alım yapanlar da günün sonunda kazançlı çıktı. Bir de AB potasına girecek bir Türkiye'ye şimdiye kadar hiç gelmemiş belli büyüklükteki yabancı fonların nasıl bir ilgi göstereceğini bilmiyoruz. Hem AB hem de ABD'nin faiz artırımı etkisiyle önümüzdeki dönemde yabancı fonların Türkiye girişi veya çıkışı 2005'te çalkalanmaların ana kaynaklarından birini oluşturmaya aday. Fon girişleri kurları ve faizleri gevşetici, borsayı yükseltici, fon çıkışları ise tersi gelişmeleri tetikleyici olabilir. Yine yabancı sermayenin reel sektöre girmesi, banka ve şirketleri satın almaya başlamaları benzer sonuçları yaratabilir.
|