|
|
Siyahın derinliği Mine Sanat'ta
Ressam Adnan Çoker'in yerel mimari eserlerden esinlenerek tuvaline aktardığı resimleri, 13 Ocak'a kadar sanatseverlerle Mine Sanat Galerisi'nde buluşuyor. Çoker'in eserlerinde siyahın derinliği dikkat çekiyor.
Prof. Ressam Adnan Çoker'in, Artistanbul 2004'te sergilenen resimleri, Mine Sanat Galerisi'nde 13 Ocak'a kadar sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Çoker'in yerel mimari unsurlarından esinlenerek sunduğu resimlerinde, 'siyah'ın derinliği dikkat çekiyor. Bugüne kadar pek çok sergi açan ve ödüllere layık görülen Çoker, resimlerin tümünü 2004 yılında yaptığını, ancak eskizlerinin daha eski yıllara dayandığını söylüyor. Sergide yer alan 130 x 130 boyutlarında tuval üzerine akrilik boya ile yapılan resimlerde İstanbul'dan öğeler göze çarpıyor.
MİMARİ VE MÜZİK Çoker'in soyut resim tarzına yönelişi üniversite yıllarına dayanıyor, ancak sanatçı bu tarza profesyonel anlamda 1968 yılında başladığını dile getiriyor. Cazdan, klasik müzikten ve mimariden ilham aldığını belirten Çoker, resimlerinde edebiyata yer vermediğini söylüyor. Çoker; "Bence resim kendi gibi kalmalı. Resimde iki satırlık bir konu olmaz, buna kilometrelerce hikaye denir, resmin buna ihtiyacı yok. Benim ilham kaynaklarımın ilki müzik, ikincisi mimaridir. Her iki sanat da soyuttur. Benim resimlerimde gerek Osmanlı, gerekse Selçuklu mimarisinin büyük etkisi vardır. Ama ben bu mimariyi ressamca etüt ederim. Bu eserlerden bugüne kadar sonuçlar çıkardım. Ancak benim amacım, mimariyi resmetmek değildi. Mimari eserler benim için bir sıçrama tahtası oldu. Zaten mimarinin resmini bugün yapmanın da bir faydası yok, geçmişte yapılmış pek çok örneği mevcut. Benim mimari eserlerden elde ettiğim yapı fikriydi. Yapı fikri demode bir fikir değil, her zaman yaşayan bir fikir. Geçmişte vardı, gelecekte de olacak. Ama mimari beni her zaman çok etkiledi. Ben de 'Madem ki bu memlekette yaşıyorum, bu memleketin de toprağını kazmalıyım' diye düşündüm. Resim evrensellik yanında yerel değerler de taşımalı ama bu yerel değerler bilinen değerler olmamalı. Şimdiki görüşüme göre Türkiye'de resimde çıkar yol sentezdir" diye konuşuyor.
İSTANBUL'DAN KARELER Bugüne kadar pek çok sergi açan ve soyut resim alanında birçok esere imza atan Çoker'in resimlerinin vazgeçilmez öğesi ise sanatçının doğup büyüdüğü şehir olan İstanbul. İstanbul'un üçüncü tepesinde doğduğunu, yedinci tepesinde ise büyüdüğünü söyleyen Çoker, sözlerine şöyle devam ediyor: "Sözünü ettiğim tepeler, İstanbul'daki tarihi yarımadanın tepeleri. Tarihi yarımadada, üçüncü tepede yani; Süleymaniye Camii'nin bulunduğu bölgede doğdum, yedinci tepe olan Samatya'da ise büyüdüm. Bu nedenle, resimlerimde İstanbul benim için önemlidir. İstanbullu bir sanatçı olarak her zaman resimlerimde bu şehrin esintileri vardır." Çoker, resimlerinde hakim olan siyahın, kendisi için bir rengi değil, boşluk kavramını simgelediğini söylüyor. Tuvallerdeki karanlığı, boşluğu evrene benzeten Çoker, "Benim siyahlarım evrenseldir. Örneğin; dünya atmosferle çevrili olduğu için mutlak siyah yoktur. En yıldızsız gecede dahi, karşıdaki evi görebilirsiniz. Ama atmosfer mutlak siyahtır. Mutlak siyahta mesafeler olmaz, oranları kaybedebilirsiniz. Resimlerimde siyahın üzerine çizdiğim elemanlar da geçmişte ya da günümüzde yer alan insan elinden çıkan dünyasal olaylardır.
OTOPORTRESİ ÇOK BEĞENİLDİ Çoker'in resimlerinde kullandığı temel formlar ile yaptığı otoportresi de bulunuyor. Bu formlarla kendi ismini yazan Çoker, ismindeki harflerin belirli kalıplara uymasının bir tesadüf olduğunu belirtiyor. Otoportre çalışmasının çok beğenildiğini ifade eden Çoker, bu eserin pek çok varyasyonunu da yaptığını sözlerine ekliyor. Her resmin kendine göre zorluğu olduğuna, ancak sanatçının resim tekniğini iyi bilmesi gerektiğine dikkat çeken Çoker, anlamlı resim yapmanın önemli olduğunu vurguluyor.
SEDA ÇAKIR HABER MERKEZİ
|