Şöhret olmak acı ister!
Her ünlü kadın sanatçının yapması gerekeni ben de yaptırdım efenim! Hayır botox veya silikon değil! Nihat Odabaşı'na fotoğraf çektirdim! Eski meslek olan moda dergisi editörlüğü sayesinde, bütün ünlü fotoğrafçılarla kendimize göre bir samimiyetimiz, bir muhabbetimiz var tabii... Mesela Tamer Yılmaz'a üç beş defa fotoğraf çektirmişliğim var geçmişte. Sonuçlar da çok parlaktı tabiatıyla. Ama "Ünlü kadınları acaip güzel gösteren adam" olarak ün kazanmış Nihat Odabaşı'yla bir "fotoğraf çalışması" gerçekleştirmemiştik daha önce efenim! Bazaar dergisi için yapılacak bir çekim için, öğlen 12 gibi stüdyonun yoluna düştüm. Bazaar ekibi önceden müjdeli haberi vermiş: "Makyajını ve saçını Jerry yapacak!" Bu size hiçbir şey ifade etmeyebilir! Ancak bu dünyaya yakın olan bizler için mühim bir haberdir. Jerry, Hollanda asıllı, New York'lu bir makyör olup, binbir naz ve niyazla arada sırada İstanbul'a gelir, büyük paralar alarak ve harikalar yaratarak ünlü firmaların reklam çekimlerinde çalışır ve gider. Arada yakalayacaksın da, portfolyosuna koymak veya keyif için bir dergi kapağı falan çekecek.
SORGUSUZ SUALSİZ! İşte bu sefer piyango bana vurdu! Daha doğrusu Jerry'yi tanıyana kadar, ben bunun bir piyango olduğunu sanıyordum! Makyaj masasına oturduğum an, hayatımın artık eskisi gibi olmayacağını anladım! Belki önce size biraz Jerry'den bahsetmek gerek. Saçları ve kaşları olmayan, dudakları ve yanakları silikon, ancak bir uzay filminde uzaylıyı oynarken görebileceğiniz bir insanoğlu. Ayriyeten gay ve yine ayriyeten son derece "tavırlı", dev egolu bir arkadaş! Selamdan hemen sonra, Jerry dudaklarıma silikon yaptırmamı öğütler ve Münih'teki doktorunu tavsiye ederken, bir baktım kaşlarıma bir şeyler yapılıyor! "Hoop hemşerim" demeye kalmadan, kaşlarımın rengi birkaç ton açılmıştı! Derken, takma kirpikleri düzeltmek için eline aldığını zannettiğim makasla saçlarımı kesmeye başladı! Sorgu sual yok! "Heeey" dedim, "Ben dizide oynuyorum kardeşim, saçımın aynen öyle kalması lazım!" "O zaman" dedi, "Rengini değiştirmeyelim, çünkü ben koyu kestane yapacaktım"! "Ha?" demişim farkında olmadan! Jerry, otoriter bir insan! Makyaj odasına giren çıkana fırça, odada sohbet edene fırça, kahvesini getirene fırça! Dolayısıyla fazla itiraz edemiyorsunuz. Makyaj sırasında en tahammül edemediğim şey, kirpiklerimin kirpik kıvırma aletine sokulmasıdır! Sanki kirpiklerin hepsi o tuhaf aletin içinde kalacak gibi gelir bana. Çocukluğumda annemin kirpik kıvırma aparatıyla oynarken yüzümün çeşitli yerlerini sıkıştırmışlığım var, belki ondan! Jerry aleti eline aldığı anda, benim için geri dönüş olmadığını anladım. Ben itiraz ediyorum, o ısrar ediyor. Bir baktım operasyona başlamış bile. O esnada Bazaar'ın moda editörü Yaprak makyaj odasına girdi ve şu manzarayla karşılaştı: Yıllarca birlikte çalıştığı sakin, soğukkanlı Gülse, kollarını bacaklarını oynatarak çığlıklar atıyor. Kafasını ise sabit tutmak zorunda çünkü kirpikleri, "It's okey, it's okey" diyen hunhar makyör Jerry'nin elindeki aletin içine sıkıştırılmış! Yaprak, Jerry'nin huyunu bildiği için, sanki iki dostun birbirine şakalar yaparak eğlendiğini görmüşçesine, sahtekâr bir kikirdemeyle, girdiği gibi geri kaçtı!
GÜZELLİK ACI İSTER Jerry, kirpiklerimi sıkıştırdığı, gözümün içine beni ağlata ağlata beyaz kalem çektiği, bigudiyle saç diplerimi yaktığı, dağınık görünüm olması için çeke çeke saçlarımı karıştırdığı, acılı üç buçuk saaat (evet üç buçuk!) boyunca hep şunu söyledi: "Güzellik acı ister!" Gerisini pek hatırlamıyorum. Rimel sürülürken acıdan yarı baygındım zira! Neden sonra eziyet hafifledi! Uyandım ki, Nihat Odabaşı'nın objektifinin karşısındayım. Üzerimde bir yorgunluk, bir bitkinlik. Gözler sulu sulu, cenaze evinden gelir gibi! Nihat tabii beni havaya sokmaya çalışıyor: "Neşelisin, mutlusun, Avrupa Yakası'nı yaratan kadınsın, hadi yahu!" diye. Amacımızdan daha farklı yüz ifadeleri çıktığını tahmin ediyordum. Bugün Bazaar'ın editörü Aslı Gül aradı ve aynen şöyle dedi: "Resimlerin geldi. O kadar masum, genç ve hüzünlü çıkmışsın ki, süper..."! Gençlik, olsa olsa Jerry'nin üstün yeteneklerinden olsa gerek. Hüzün ve masumiyete gelince... Yaşadığım acıların sonucudur diye düşünüyorum!
|