Avrupa, sadakat ve kadınlar
(BRÜKSEL) Birkaç yıl içinde Türkiye ve Avrupa tarihinin yeniden yazıldığı bu zirveden akılda kalan tek şey, liderlerin salvoları ve belki de birkaç el sıkışma fotoğrafı olacak. Türkiye'nin kaderini belirleyen zirve Kıbrıs nedeniyle tıkandı. Kamuoyunda öne çıkan, karar verici konumunda olan siyasetçiler. Ama dün gece süren gergin pazarlıkların asıl aktörleri, kamera gerisinde liderleri ayakta tutan, onları besleyen beyin takımı. Başbakan Erdoğan'ın ana karargahı, Conrad Oteli'ndeyiz. Yüzlerce gazeteci diplomat ve milletvekilinin akın ettiği lobi, tam curcuna. Üst katta bir odada, Dışişleri bürokratları harıl harıl çalışıyor. Erdoğan'ın danışman kadrosu da, her biri elinde birkaç cep telefonu, kâh dünya liderlerinin ekipleriyle temas kuruyor, ikili zirveler için zemin hazırlıyor, kâh Başbakan'ın tarihi kararını berraklaştırmasında destek oluyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün yanında getirdiği diplomatlar da yılların birikim ve devlet tecrübesiyle etrafta uçuşan zirve taslaklarını, cümle kırıntılarını damıtıyor. Hiçbiri 'evet efendim'ci değil, hepsi yüksek IQ sahibi. Ser verip, sır vermiyorlar. Conrad Oteli'nin 123 no'lu odasındaki brifing ve tartışmaları dışarı sızdırmayacak kadar ağızları sıkı. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün ekibinde aradığı bir numaralı özellik 'sadakat'. İkincisi ise 'yaratıcı düşünce yeteneği.' 'Peki kim bunlar?' derseniz. Önce diplomatlardan başlayalım. Gül'le birlikte gelen Dışişleri Müsteşarı Ali Tuygan, AB Genel Sekreteri Murat Sungar, Volkan Bozkır, Ahmet Acet. Roma'dan kalkıp gelen Büyükelçi Uğur Ziyal, Hollanda'dan gelen Büyükelçi Tacan İldem. Tabii, Gül'ün yanından ayırmadığı Gürcan Türkoğlu ve Namık Tan'ı da unutmamak lazım. Hepsi bir dönem Türk dış politikasında iz bırakmış isimler. Bir de tabii Erdoğan'ın kendi takımı var. 'Muhafazakâr demokrat' kimliğiyle öne çıkan bu ekip, son damlasına kadar Avrupacı. Bazı bürokrat ve entelektüeller küçümsese de son derece birikimliler. Diplomasi geleneğinden gelmemelerine karşın, Kıbrıs veya Irak gibi kritik konularda beklenmedik açılımlara katkıda bulundular. Belki de diplomat olmamaları, en büyük artıydı. Burada anılması gereken birkaç kişi arasında, Ömer Çelik, Cüneyd Zapsu, Şaban Dişli, Egemen Bağış, Nabi Avcı ve Yalçın Akdoğan var. Bu tabloda ne eksik? Kadınlar. Avrupa'yla pazarlık yapan ekipte, ön planda tek kadın yok. Girdiğimiz bütün toplantılar, tüm basın açıklamaları, tüm devlet zirveleri, yalnız erkeklerden ibaret. Bunun kadınlar için ne kadar hayal kırıklığına uğratıcı olduğunu ifade etmek için kelimeler yetersiz. Başbakan Erdoğan'ın tek bir kadın danışmanı olamaz mı? Dışişleri Bakanı tek bir kadın büyükelçiyi de yanında getiremez mi? Bir an için kadınların erkek, erkeklerin kadın olduğunu düşünün. Yalnız bütün zirvelerin kadınlar arasında yapıldığını, 'beyin takımı' denen şeyin kadınlardan oluştuğunu bir istisna dışında bütün kabinenin kadınlardan oluştuğunu düşünün. Bu normal mi? Değil. Bu senaryo erkeklere ne kadar garip geliyorsa, mevcut durum da kadınlar için o kadar garip. Ama umarım bu da Avrupa yolunda değişecek. (Perde arkasında Avrupa pazarlığında katkıda bulunan müthiş kadınlar yok değil. Tabii her zamanki gibi bizlere düşen koordinasyon, çekip çevirme, arka planda tüm hazırlıkları tamamlama. Ama yine de bu isimsiz aktörleri anmadan geçemeyeceğiz. AB Genel Sekreterliği'nde Reform İzleme çalışmalarını koordine eden Aslıgül Üğdül, Dışişleri Bakanlığı'nda AB Anayasası görüşmelerini yürüten Ayşe Asya, Bakanlıkta AB Daire Başkanı ve aralık zirvesi hazırlıklarını koordine eden Ayşe Sezgin, AB Genel Sekreterliği'nde Gümrük Birliği çalışmalarını yürüten Şükran Yazıcı ve Adalet Bakanlığı AB Dairesi Başkanı Saadet Öztürk.
|