|
|
|
|
|
|
İstanbul'a Fransız kalmayın!
Arkadaşlarımla uzun zamandır yapmadığımız bir şey vardı: Türkçe müzik yapan bir gece klubüne gitmek! Yıllar önce tanıştığım ve geçenlerde Beyaz'ın programına konuk olduğumuzda karşılaştığım Hande Yener'e gitmeye karar verdik. Kalabalık bir şekilde La Scala 13'te yerimizi aldık. Öyle heyecanlıydım ki... Yıllardır canlı olarak Türkçe müzik dinlememiştim. Türkçe program yapan mekânlara gitmek tehlikelidir! Çünkü o şarkılar sizi öyle bir duygu seline kaptırır ki, başlarsınız sağa sola mesaj atmaya... Eski defterler açılır, yenilere manalı cümleler atılır. Ama o gece böyle bir tehlike yoktu. Neden mi? Hande'nin sahne aldığı alt katta cep telefonları çekmiyordu da ondan. Yazık... Hem Türkçe çalsın, hem de mesaj atama! Yazımızı gece mekânlarından açınca; yazın Anjelique'den kalan alışkanlıkla kışın da Wanna'ya gidiyoruz. Wan-na Çince bir isim; "serveti yakala" demek. Anlaşılıyor ki burası bir Çin restaurantı, ancak ben gece gitmeyi tercih ediyorum. Özellikle cuma akşamları sevdiğim bir kalabalık oluyor. Öte yandan cuma akşamları Ulus 29 ve sonrasında Şamdan da hareketli iyi mekânlardan... Gece eğlencesinden sonra güzel bir kahvaltı ile güne başlamak isterseniz Sade Kahve'yi öneririm. Petek balı, kaymak, zeytinyağı sosuna batırılmış zeytinler Serpme Kahvaltı deyince önünüze geliyor. Hisar'ın yanıbaşında bu Osmanlı konağının bahçesinde Boğaz manzaralı bir kahvaltı keyfi yapıyorsunuz.
PARİS'E GİDEMEZSENİZ! Efendim, eski İstanbul'un sembolü olan Beyoğlu'na uzanıyoruz... Cezayir Sokağı'ndaki binaları rengarenk boyayarak küçük Paris oluşturulmuş Fransız Sokağı'na bazen tek başıma gidiyorum. Her seferinde de farklı bir kafe seçip oturuyorum. Yemekleri, üzgünüm ama, çok iyi olmasa da atmosferinden dolayı orada bulunmak hoşuma gidiyor. Bir kitap açıp okuyorum... Fonda Fransız müzikleri, yabancı ağırlıklı müşteri kitlesi ile çok hoş bir ortam... Kalkıp uçakla Paris'e gidemediğinizde gidin... Ve hayallere dalın... Fransız Sokağı'nda bir kahve ya da bir şarap yudumlayabilir ve sayısı şimdilik az olan butiklerine bakabilirsiniz. Modacı Cemil İpekçi'nin "Gitane" adındaki butiğinin hemen önünde bir de kafesi var. Bu butik-kafeye en son gittiğimde şallar ve takılardan oluşan ufak bir koleksiyon vardı. Sordum, koleksiyonunun genişleyeceğini söylediler. Halamın bir takıntısı vardır. "Ece evlen de düğünün için kendime Cemil İpekçi'den bir kıyafet diktireyim" der hep. Aklında henüz evlilik olmayan bendenizi bir elbise uğruna harcıyorlar, görüyor musunuz! Daha yaşım kaç? Sadece 26. Bu köşedeki resme veya kitaplarımdaki resimlere bakıp lütfen aldanmayın! Ne yaşım, ne de cüssem büyük!
* Kitap tavsiyem: "Paris'te Bir Haftasonu", Robyn Sisman, Kelebek Yayınları
ECE VAHAPOĞLU
|
|
|
|
|
|
|
|
|