Duvar Nostaljisi
Berlin duvarının yıkılışının üzerinden 15 yıl geçti ama eski Doğu Almanlar hala demokrasiye inanmıyor
Bu kez Berlin. Kochstrasse ile Friedrichstrasse arasında beyaza boyanmış tahta kulübenin, kum çuvallarından oluşan barikatın önündeyim. Şehir haritasında "Checkpoint Charlie'' olarak işaretlenen yerde. Burası 1945'de doğu ve batı arasında bölünen başkentin son izlerini taşıyor. "Checkpoint Charlie'' gecenin bir karanlığında Berlin'de öğleden sonra 16.30'da karanlık şehri sarıyor- bu noktada hatıra fotoğrafı çektiren turistleri görmek mümkün. Amerikalılar ve Ruslar tarafından kontrol edilen bölgenin kırmızı bir hatla ayrıldığı o dönemden geriye kalan, bir Amerikan ve bir Rus askerinin büyük ışıklı fotoğrafı. "Daha dün gibi'' diye düşünmek bir retorik değil. Zaten yolun bir yanında bulunan temsili "özgürlük şehitleri mezarlığı'' da bu hissi kuvvetlendiriyor. Berlin duvarı yıkılalı 15 yıl olmuş anılar henüz çok taze.
Temsili mezarlıkta da büyük tahta haçların üzerinde eğer duvarı geçmeyi başarsalardı orta yaşlarında olabilecek pek çok eski DDR vatandaşının resmi var. Berlin'de bir akşam yemeğine davetli olduğumuz İtalyan gazeteci arkadaşımızın eşi de eski bir DDR vatandaşı. Annette, Doğu Almanya'dan Macaristan'- a kaçmış. Gazeteci arkadaşımız da kendisini buradaki mülteci kamplarında tanımış. Duvar yıkıldıktan sonra da Batı'da buluşmuşlar. Şimdi 3 çocukları var ve Berlin'de mutlu bir yaşam sürüyorlar. Gerçek yaşam, bazen masal fantazilerini aşıyor. Annette, bütün akşam boyunca duvardan konuşuldukça iç geçirerek geldiği nokta için "inanılmaz" deyip durdu. Bugün "Checkpoint Charlie" başka tartışmaların odak noktası.
Bu eski kontrol noktasındaki son polemikler ise trajikomik boyutlarda. Eskici dükkanlarından Amerikan, Rus, İngiliz ve Fransız askerlerinin o dönem üniformalarını bulan bu 4 öğrenci, kum çuvallarından oluşan barikatlar önünde turistlerle birkaç euro karşılığında fotoğraf çektirmeye başlamışlar, tıpkı bugün, Roma'da gladyatör kostümleri ile İtalyanlar'ın Kolezyum önünde yaptığı gibi. Bu işe tek kızan Alexandra Hildebrandt olmuş. Hildebrandt, bir Amerikan askerinden dul kalmış, "checkpoint" in gerçek sahibi ve birkaç adım ötedeki Doğu Berlin'den kaçan Almanlara adanmış "duvar müzesinin" müdiresi.
FOTOĞRAF GELİRİ MÜZEYE Kendisinden izin alınmadan, böyle bir iş alanı yaratan öğrencilere kızan Hildebrandt, eski kontrol noktasındaki beyaz kulübeyi mavi bir plastikle paketlemiş. Turistlerin şiddetli protestoları karşısında araya Berlin Belediye Başkanı girmiş. Bayan Hildebrandt, kendisine ait checkpoint karşısında öğrencilerin asker üniformaları ile fotoğraf çektirmesini, gelirlerinin bir kısmını müzeye devretmeleri şartıyla kabul etmiş. İş burada bitmedi, checkpoint'in iyi para getirebileceğini gören Bayan Alexandra, 9 Kasım 1989'da binlerce Berlinli'nin çekiç vuruşları ile alaşağı ettiği duvarın 200 metrelik bir bölümünü yeniden inşa ediyor. Müzeden elde edilen gelirlerle inşa edilen duvarın bir zamanlar iki kutba bölünen dünyayı hatırlatacak iyi bir sembol olduğu kanısında Bayan Hildebrandt. Berlin'de daha geçen ay Berlin duvarının 3 bölümünün 18 bin 500 euro'ya açık artırma ile satıldığı belirtiliyor. Duvar nostaljileri de ayrı bir konu. Bir araştırmaya göre her eski 3 Doğu Almanyalı'dan ikisi demokrasinin en iyi yönetim tarzı olmadığı kanısındaymış. Bunlar bir yana ben bu akşam ilk kez gideceğim Staatsoper'de, Donizetti'nin "Aşk İksiri"ni seyredecek olmanın hoş telaşı içindeyim.
|