|
Pasaportlu dünyaya tarihsel gezi
|
|
2. Dünya Savaşı yıllarında TC pasaportu taşımak için her şeyini vermeye hazır insanlar vardı. Nazi cehenneminden kaçanların hayatları bir ay yıldıza bağlıydı.
Öylesine değerli, öylesine bir hayata bedeldi ki... Kimi zaman bir kaçışın, kimi zaman bir göçün ve bazen ölümden kurtuluşun tapusu oluyordu. 2. Dünya Savaşı'nda bir Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşımak için her şeyini vermeye hazır insanlar vardı. Türkiye'nin çeşitli ülkelerdeki elçilik ve konsolosluklarını dolduran, bahçe ve kapı önlerinde haftalarca yatan insanlar ya pasaportunu yenilemek ya da sayfada vize yeri bulmak için çabalıyorlardı. Sofya'dan Bükreş'e, Rodos'tan Viyana'ya kadar Nazi cehenneminden kaçmak isteyenlerin hayatı ay yıldıza bağlıydı. Türkiye binlerce Yahudi'ye tarafsız politikasını insanlık uğruna çiğnemiş ve pasaport ile vizede elinden geleni yapmıştı.
Çağımız pasaportun önemini belirten örneklerle dolu. Gözünüzün önüne Vietnam'ı getirin ve ABD'nin bu toprakları terk edişi sırasında kaçış mücadelesi veren Vietnamlıları düşünün. Ya da çeşitli vesilelerle ABD ve Avrupa'ya kapağı atmayı düşünen Afrikalı, Asyalı milyonlarca insanın ölümüne verdiği kavgayı gün geçmesin ki medya organlarında görmeyelim. TIR'larda, motorlarda ve bodrumlarda aç susuz bir kaçışın bedelini hayatı ile ödeyenleri hatırlayın. Vatan hasreti ile yanan ama "vatansız" kabul edilen Haymatlos'ları aklınıza getirin. Vize kuyruklarında sabahlayanları ahret sualleri ile dolu formları ve buna rağmen bazılarının değil normaline, "Yeşil", "Kırmızı" gibi müstesna pasaportlara sahip oluşunu...
Kuyruklarda beklemeden, elini kolunu sallaya sallaya bu müstesna pasaportlarla çıkıp İnterpol'ü peşinden koşturan "Yeşil"leri unutmayın. Saygın Türkiye Cumhuriyeti'nin saygın pasaportuna sahip olmanın onurunu taşımak istiyor vatandaş. Şimdi pasaportun hikayesini anlatarak maziye pasaport çıkarıp diğer ülkelere "Vize" alalım.
OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE Pasaportu kişilerin bağlı bulundukları devletin ülkesinden başka ülkelere seyahat etmek amacı ile kullandıkları resmi belge olarak tanımlamak mümkündür. Ancak bu genel tanımın tarihin akışı içinde birçok değişikliğe uğradığı da bir gerçektir. 1548 tarihli İngiliz kanununda pasaport sözcüğünün askerlikte izin belgesi anlamında kullanılması bunlardan biridir. Osmanlı Devleti'nde pasaport ile ilgili en eski düzenleme 9 Şevval1283 (1867) tarihini taşır. "Pasaport Odası Nizamnamesi" yapıldığında seyahatler için "Mürur Talimatı" yürürlükte idi. Daha sonra yapılan 1887 tarihli düzenleme ile ülke içi seyahatlere kısıtlayıcı tedbirler getirilmişti. II. Mahmud döneminde en büyük sorunlardan biri bu konuda yaşanmıştı. Suç işleyenler, sürgünde bulunanlar için verilen mürur pusulasında suistimaller yaşanmış, yetkili kişiler çoğu zaman rüşvet karşılığı bu pusulaları vermişlerdi. Pasaport Odası Nizamnamesi 17 yıl yürürlükte kalmış, 1884 yılında kaldırılmıştı. Daha yeni teknikle kaleme alınan 1301 Pasaport Nizamnamesi Osmanlı uyruklu kişilerin ülke dışına çıkışlarına kesin olarak pasaport alma zorunluluğu getiriyordu.
28 sayfadan oluşan pasaportların süresi en çok bir yıl olarak belirlenmiş, pasaport almak isteyenlere nüfus tezkereleri ile birlikte "ilmühaber" ibraz etme koşulu getirilmişti. Sıkı bir denetime tabi olduğu şu hükümden de anlaşılır: "Pasaportlar, mukarrer olan şekle tevkifen Türkçe ve Fransızca olarak Dersaadet'te Zaptiye nezareti ve taşradan Vilayet ve Liva'nın en büyük memuru tarafından imza ve mühr-ü resmi ile mehtum olarak ita kılınır." Nizamnamenin 2. maddesi, pasaportlarda hangi bilgilerin mevcut olacağını belirtiyordu. Uyruğu, ikamet yeri ve mesleği, doğum yeri ve yaşı, gideceği yer gibi bilgiler vardı. Ayrıca karısı, çocukları veya hizmetçileri ile seyahat edecekler için, bu kimseler hakkında bilgiler de pasaporta işleniyordu. 3. madde ise pasaport haçları için düzenlenmişti.
|