| |
Geriye sayım başlarken...
Dün öğle yemeğini Meclis'te yedik... Mönüde "devekuşu şiş" de vardı... Elazığ milletvekili Necati Çetinkaya "tavsiye ederim" diye konuştu: AB standartlarına uygun... Kolesterol sıfır. Lokantasından genel kuruluna, ahçısından garsonuna, gruplarından komisyonlarına, milletvekilinden bürokratına kadar Meclis "AB'ye kilitlenmiş."
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun "İtalyanlar geldi" diye söze başladı. - Türkiye'de yatırım yapacaklar... Toplam 3 milyar dolar. - Sayın Bakan, İtalyan heyeti şu anda nerede? - Gaziantep'e gitmek istiyorlardı... Gönderdim. - Ne yapacaklar? - Gaziantep'te bir "İtalyan Organize Sanayi Bölgesi" kuracağız... Gelmek isteyen İtalyan firması o kadar çok ki... Galiba AB'nin yolu Gaziantep'ten geçecek.
- Siz ne diyorsunuz, sayın Çiçek? Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek bir yandan yemeğini yedi, bir yandan da anlattı: * Türkiye olarak fazlamız var, eksiğimiz yok... Üstümüze düşeni yaptık. * Artık samimiyet sınavından geçecek olan biz değiliz, Avrupa. * Devran döndü, bizim ev ödevimiz tamam, şimdi Avrupa üzerine düşeni yapsın. * Verilen sözde durmak da çağdaş değerler arasında... Batı sözünde dursun. * Söylenecek her şey söylendi... Artık kamuoyu önünde seslendirilecek bir şey kalmadı... Bundan sonra yapılacak olanlar, son ikili temaslar. * Gün heyecan değil, akıl günü... Aman dikkat... Ağzımızdan çıkanı, akıl süzgecinden geçirelim. * Bu işi bir iç politika malzemesi yapmamak lazım.
Cemil Çiçek "yapılan düzenlemeleri, çıkarılan yasaları" anlattıktan sonra şöyle dedi: - AB, 17 Aralık tarihini verirken, şöyle düşündü... Türkler nasıl olsa bu kadar kısa sürede, bu reformları gerçekleştiremez... Onun için 17 Aralık dediler... Ama her şeyi yaptık... Artık AB'nin hiçbir mazereti kalmadı. Gerçekten bir süredir AB için "yoğun bir gayret" içindeyiz. Ah keşke buna "çok daha önceleri" başlasaydık. Bunu yapsaydık bugün "böyle zorlanmazdık."
Alman Hıristiyan Demokratlar ve Hıristiyan Sosyal Parti (CDU ile CSU) bir süre önce Almanya'nın "en ünlü tarihçisine" başvurdular: - Bize, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda bir rapor yazar mısınız? Prof. Wehler de "yazdı." Rapor baştan aşağı "yalan, dolan, Türkiye düşmanlığı." Prof. Wehler "saygın bir tarihçi." Ama uzmanlık alanları içinde "Türkiye yok." Daha önce Türkiye ile ilgili bir araştırması yok, yazısı yok, tezi yok, dersi yok. Rapor "önyargılar üzerine" oturtulmuş. Ve şimdi gelelim işin "püf noktasına." Rapor "iki buçuk yıl önce yazıldı." Ama Türkiye'den, bu rapora karşı "tek ses" çıkmadı. Ne bir üniversite hocasından... Ne bir diplomattan... Ne bir politikacıdan...
AB'ye kilitlenen Meclis'te dün "AB dışında bir konu daha" konuşuluyordu. Pazar gecesi Konya-Ankara uçuşu sırasında Emine Erdoğan eşine "geçmiş olsun" demiş. Uçaktakiler bunu "Başbakan yorgun bir gün geçirdi... Eşi onun için geçmiş olsun diyor" şeklinde yorumlamışlar. Tayyip beyin, Emine hanıma yanıtına gelince: - Tamam, biz Fenerbahçe olarak kötü yenildik... Galatasaraylılar ile siz Beşiktaşlılar'ın eline önemli bir koz geçti... Konuşursunuz artık.
|